Anlatılanlar bize Kehf Süresi’nde adı geçen Zülkarneyn’i hatırlatmaktadır.
Ancak İskender ve Zülkarneyn
arasındaki benzerlik dolayısıyla bu isimler birbirine çok karışmıştır.
Bu konuyu Ansiklopedik bir kitabın 486 nolu maddesinden inceleyelim.
Üç İskender vardır:
1-
Makedonya Kralı Filipin oğludur. Miladdan (356) yıl önce tevellüd (323)
yılı önce otuz üç yaşında vefat etti. On üç yaşında Aristonun
terbiyesine bırakıldı. Yirmi yaşında hükümdar oldu. Yunanistan’ı, İran
ve Anadolu’yu aldı. Ayaş yanında Dârâ’yı esir aldı. Suriye ve Mısır’ı
aldı. İskenderiye şehrini yaptı. Erbilde Dârâ’yı ikinci defa bozguna
uğratdı. Dârâ kaçarken öldü. Horasan, Hırat ve Belhi aldı. Bu zaferleri
ahlakını bozdu. Zulme başladı. Türkistan’a ve Hindistan’a da girdi.
İşret ve sefahatle öldü.
2)
İkinci İskender, çok eski Yemen hükümdarı olup, birinci İskender’den
ikibin sene önce yaşadı. Çine kadar gitmişti. Adı Müazir idi.
3)
Üçüncü İskender, Kur’an-ı Kerim’de Zülkarneyn adı ile bildirilen,
mübarek bir zattır. Peygamber veya evliya idi. Avrupa ve Asya
kıtalarına malik oldu. Hazreti İbrahim ile görüştü. Duasını aldı.
Asya’nın şark şimalindeki, yani kuzey doğusundaki mümin Türklerin ricası
üzerine, Ye’cüc ve Me’cüc kavminden korunmaları için büyük duvar yaptı. Bu sed, iki dağ arasında, altı kilometre uzunluğunda, yirmi
beş metre genişlik ve yüz metre yükseklikte idi. Taş ve demirden
yapıldı. Bugün bilinen Çin seddi başkadır. Ye’cüc ve Me’cüc sed
arkasında kaldı. Sedden dışarı kalanlar, Türklerdir. Tarihler, hatta tefsirler, bu üç İskender’i birbiri ile karıştırmaktadır.
Bu bilgilerin ışığı altında Zülkarneyn’i insanlığın tek ve gerçek kaynak rehberi Kur’an-ı Kerim’den öğrenelim:
“Ey
Muhammed (A.S.) Sana Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki, size ondan bir
hatıra okuyacağım. Biz yeryüzü ve onun için maddi, manevi kuvvetler,
imkânlar ve orada istediği gibi hareket edeceği yönetim hürriyeti
hazırladık ve kendisine her şeyden bir sebep verdik. (Ulaşmak istediği
her şeye ulaşmanın yolunu, vasıtasını verdik.) O da (kendisini batı
ülkelerine ulaştıracak) bir yol tuttu. Nihayet güneşin battığı yer
ulaşınca onu, kara balçıklı bir göz de (Atlas Okyanusu’nda) batar buldu.
Onun yanında da bir kavim buldu. Dedi ki: “Ey Zülkarneyn, (onlara) ya
azab edersin veya kendilerine güzel davranırsın. Dedi, “Kim haksızık
ederse, ona azap edeceğiz, sonra o Rabbine döndürülecektir. O da ona
görülmemiş bir azap edecektir. Fakat inanıp iyi iş yapan kimseye de en
güzel mükâfat vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleriz. Sonra yine
bir yol tuttu. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu, öyle bir
kavim üzerine doğar buldu ki, onlara güneşin önünden (korunacak) bir
siper yapmıştık. İşte böyleydi. Onun yanında nice (Hükümranlık) bilgisi
(tecrübesi ve vasıtası) bulunduğunda nice (hükümranlık) bilgisi
(tecrübesi ve vasıtası) bulunduğunu biz biliyorduk. Sonra yine bir yol
tuttu. Nihayet iki sed arasına ulaşınca onların önünde hemen hiç söz
anlamayan bir kavim buldu. Dediler ki, “Ey Zülkarneyn, Ye’cüc ve Me’cüc
bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Dedi ki, Rabbimin, beni içinde
bulundurduğu (mal ve mülk, sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır. Siz
bana (insan) gücüyle yardım edin de sizinle onlar arasında sağlam bir
engel yapacağım. Bana demir kütleleri getirin. İki dağın arasını aynı
seviyeye getirince üfleyin” dedi. Nihayet (demir kütlelerini bir ateş
haline koyduğu zaman, “Getirin bana, üzerine onu ne aşabildiler, ne de
delebildiler. (Zülkarneyn) dedi, Bu rabbimden (kullarına) bir rahmettir.
Rabbimin va’di geldiği zaman onu yerle bir eder, şüphesiz Rabbimin vadi
gerçektir.”(Kehf Süresi: 83–98)
ZAMAN ARALIKLARINDAKİ BENZERLİKLER…
Zülkarneyn,
İslami kaynaklara göre Hz. İbrahim’den ders almıştır. Sonra vahiy ile
teyid edilmiştir. Nitekim Hz. Lut’tan önce Hz. İbrahim’e iman etti sonra
peygamber olarak Sodom’a gitti.
Mayalar eskiden Bering Boğazı’nı geçerek Kuzey Amerika’ya geldiler ve oradan aşağılara inerek, Guatemala ve Yucatan bölgesine yerleştiler veya Mu’nun ayakta kalan Okyanustaki EASTR adasından gelebilmeleri de akla yakındır.
İspanyol
tarihçileri tarafından 16. yüzyılda yazılmış yenidünya hakkındaki
eserlerde, Mayaların değişik noktalardan Yucatan kıyılarına
geldiklerini, bunların kayıp İsrail kabilelerinden biri veya tufandan
kurtulanlar olduklarını yazarlar. Bazı Maya yazılarında Tufan’dan
bahsedilir. “Cennetin kalbinin arzularına göre sular
hareket etmeye başladı ve bu insanların başına büyük bir su baskını
geldi… Her tarafı karartan yağmur yağmaya başladı… Gece yağmur yağıyor,
gündüz yağmur yağıyordu…..”
Bilhassa
Tufandan sonra yapılan Maya ve Mısır medeniyetleri arasında
piramitlerin sergilediği kuvvetli bir benzerlik mevcuttur. Bir Norveç
Kâşifi olan * Thor Hayerdahl eski Mısır
mezarlarının duvarlarını süsleyen resimlerdekine benzeyen bir papirüs
gemi inşa etti ve Mısırlıların Atlantiği geçerek Yucatan’a
gelebileceklerini isbat etti. Hayerdahl,
Mısırlıların yenidünya insanları ile temasa geçerek, onlara kültür
gelişmeleri bakımından tesir edebileceği fikrini kuvvetlendirdi.
*ThorHeyerdahl, (d. 6 Ekim 1914 Lanvik, Norveç - ö. 18 Nisan 2002 Colla Micheri, İtalya), Norveçli antropolog ve kâşif. Henüz Oslo Üniversitesi'nde son sınıf öğrencisiyken zooloji çalışmaları yapmak üzere Güney Büyük Okyanus'daki Markiz Adaları'na gitti. Burada Polinezyalıların destanlarını, dillerini ve taş işleme yöntemlerini inceledi. Adalara ilk insanların İnkalar devrinden önce deniz yoluyla Peru'dan gelmiş olabileceği sonucuna vardı ve eski halkların göçlerinde deniz yolculuğunun önemli rol oynadığını ileri süren bir nazariye kurdu. 1947'de beş arkadaşı ile eskiden Güney Amerika yerlilerinin kullandıkları cinsten, belsem ağacından bir sal yaparak nazariyesinin doğruluğunu denemek üzere Peru kıyılarından yola çıktı. Kon-Tiki adı verilen sal 6.600 km yol aldıktan sonra Polinezya kıyılarındaki kayalıklara vardı. Heyerdahl'ın dünyaca ünlü kitabı Kon-Tiki bu yolculuğu anlatır. Heyerdahl, daha sonra papirüsten yapılmış bir tekneyle (Ra I)Fas'tan yola çıkarak Güney Amerika'ya varmak istedi. Böylece eski devirlerde bu tür bir yolculuğun yapılıp yapılamayacağını ortaya çıkaracaktı. Fakat teknesi bir süre sonra suya dayanamaz duruma gelince yolculuğunu yarıda kesmek zorunda kaldı. Fakat 1970'te Ra II adlı teknesiyle yolculuğu tamamladı.
BOURNE TAŞI
AMİRAL ANNONE…
Harvard Üniversitesi Profesörlerinden Barry Feele göre üç yüzyıl önce bulunan “Bourne Taşı”
(söz konusu yazıtın adı buydu.) Sahte değildi ve gerçek Amiral
Annone’nin, Kolomb’den önce Amerika’ya ayak bastığının bir
kanıtıdır.Amerika gerçekten “en çok keşfedilen kıta”
olma rekorunun da sahibidir. Çeşitli kaynakların anlattıklarına göre,
Fenikeliler, Mısırlılar, İrlandalılar, Vikingler, Galiler, hatta Pasifik
kıyılarından yola çıkan Çinliler ve Japonlar dahi bu kıtaya ayak
basmışlardır. Hatta Araplar ve Türkler de.
Bu keşifler ne zaman olmuştur. Güney Amerika’da, Ekvator
kıyılarının M. Ö. 3000 yıllarına ait, desenleri ve stili o devrin Japon
sanatının damgasını taşıyan vazo kırıklıkları bulunmuştur. Belki
bu kalıntıları bırakanlar, kuvvetli bir fırtınaya yakalanarak,
tekneleriyle okyanusta 8 bin mil sürüklenen balıkçılardır. Pekin
Üniversitesinden bir profesör, 5 Budist rahibin M. S. 459 yılında
Pasifik’i geçerek Meksika kıyılarına çıktıklarını iddia etmektedir.
Arizona’da yaşayan *Hopi Kızılderileri,
Amerika’ya göç eden ilk insanlar olduklarını ve atlarının buraya adadan
adaya gemiler ile geçerek geldiklerini iddia ederler. Asya’dan gelmiş
olabilirler.
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Hopi (hopitu = "Barışçıllar") Arizona civarında yaşayan bir Kızılderili kabilesi. Hopilerin kültürel açıdan Pueblo Kızılderilileri ile akrabalıkları oldukları düşünülür. Hopiler kiremitler ile inşa ettikleri çok katlı evler ile dikkati çekerler. M.Ö. 700'de bile çoktan iyi gelişmiş bir tarım kültürüne sahip oldukları bilinmektedir. Adlarının
sözcük anlamı “iyi, barışçı” ya da “akıllı” anlamına gelen Hopi
Kızılderilileri, güneybatılı Pueblo adındaki gruptan gelmektedirler.
Black Mesa'nın güneyindeki Arizona bölgesinin kuzeydoğusunda (Colorado'daki
Büyük Kanyon'un doğusunda) yaşarlar, günümüzde sayıları ancak 8 bini
bulmaktadır.Hopi kültürü metafizik bir görüşe sahiptir; bu görüşte zaman
kaybolur; mekân başkalaşır. Hopi kültüründe evreni tarif eden öyle
kavram ve soyutlamalar vardır ki, Batılı dillerde bunları açıklamaya
yeterli sözcükler yoktur. ------------------------------------------------------------------------------------------------------------
En eski Çin klasiği “Shan Hai King”
M. Ö. 2250 de aynen büyük kanyona benzer bir yer anlatılır.M. Ö. 500
yıllarında Mısırlıların da Amerika’ya gelmiş olmaları bir tesadüf eseri
değildir. Efsaneye göre bu yolculuk 5. Hanedandan Firavun Sahure
tarafından tertiplenmiş ve bu iş için o zamanki Akdeniz’in en usta
denizcileri olan Kenan ırkından yararlanılmıştır.Esrarengiz Maya
Uygarlığının doğuşu da belki bu göçlerle açıklanabilir. Bazı bilim
adamları bu uygarlığın doğuş tarihi olarak İsa’dan sonraki yüzyılları
gösterirken, bazıları da M. Ö. 8494 yılında karar kılmaktadırlar. Bu
tarih yine bazıları tarafından, bilinmeyen eski bir uygarlığın kozmik
bir felaket sonucu yok olduğu yıldır ve “sıfır yılı” olarak kabul
edilir.
* POPOL VUH
“Popol Vuh” adındaki Maya kitabı; Mayaların kendilerinin Doğudan denizleri geçerek geldiklerine inandıklarını kaydederek, Maya piramitlerinin dini maksatlar için kullanıldığı herkes tarafından kabul edilmektedir.
Şimdiye kadar çözülebilmiş, (fakat ne yazık ki Maya’ların gizemini büyük ölçüde çözeceği sanılan bu kitapların çoğu, İspanyol istilacılar tarafından ya tahrif edildi
ya da yok edildi. Asrımızın hakikat düşmanlarının çabası da ayrı.
Kuşkusuz aynı durum, bugün hala layıkıyla çözülemeyen Mayaların o
kendilerine özgü hiyeroglif yazıları içinde söz konusu.) Hiyerogliflerin
hepsi din, astronomi, astroloji, ilah ve merasimlerden bahsetmektedir.
Mayaların günlük hayatının her sahasını dinin renklendiği bir
gerçektir…
* Popol-Vuh ya da Pop Wuh Kişe-Mayalar’ın kutsal kitabıdır. Adı “zamanların kitabı” ya da “olayların kitabı” anlamına gelen Popol-Vuh, Mayalar’da kadim zamanlardan beri aktarılagelmiş sözlü tradisyonun yazıya geçirilmesiyle oluşmuştur. 18. yy.’da rahip Francisco Ximenez tarafından İspanyolca’ya çevrilmiştir. Kitapta evren, Tanrı, evrenin oluşumu, dünya çağları, evrendeki ilkeler, inisiyasyon vs. hakkındaki bilgiler sembolik bir anlatımla sunulur. Elyazması kitabın birinci kısmı yaratılış konusunu içerir. İkinci kısımda ise Hunahpú et Ixbalanqué adlarındaki ikiz kardeşlerin öyküsü bulunur ki, bu öykü inisiyasyon sınavları ve aşamaları sürecinin sembolik anlatımı olarak yorumlanır.
QUETZECOATL
Kızılderili,
Aztek, Maya, Toltek, İnka medeniyetleri söz birliği etmişçesine
kutsiyet atfettikleri bütün büyük şahsiyetlerini beyaz ırktan
seçmişlerdir. Bu zatlar kendileri gibi Kızılderili değil, (kızıl
sakallı, sarışın ve mavi gözlüdür.) Hâlbuki Kızılderililerin sakalları
çıkmaz ve hiç biri beyaz insan görmediklerine göre “Sakal”
tanımazlar. Ama oraya giden ilk beyazlar (İspanyollar) farklı giyimli,
sakallı ve mavi gözlü, sarışın beyaz azizlerin” din liderlerinin
tasvirleri ile karşılaştılar. Bunların başında gelen “Quetzecoatl” bile Zülkarneyn ismine yakındır.
Üstelik
Quelzalcoatl, büyük denizin doğusundan Atlantiğin doğu yakasındaki
Avrasya-Afrika tarafından-Mu diyarından.Büyük bir kuş araçtaki ekibiyle
batıya gelmiştir. Asteklerde Quetzalcoatl en önemli tanrıdır. Köken
olarak “quetzel” ve “coatl sözcüklerinden oluşur. Coatl, Aztek dilinde yılan
demektir. Quetzal ise, sadece güneydoğu Meksika ile Guetemala’nın bazı
yörelerinde yaşayan, renkli ve parlak tüyleriyle görkemli bir görünüşü
olan nadir bir kuş türüdür. Günün birinde yine kuşuna binerek ileride
dönme vadi ile geldiği yönde kaybolmuştur. Binlerce yıl sonra ilk
İspanyollar Amerika’ya çıktıklarında Kızılderililer İspanyolların
sakallı ve beyaz olması yüzünden onlara esirce tapınmışlardır. Bir avuç
İsyanyol da bu avantajla milyonlarca kızılderiliyi
katletmişlerdi.İspanyollar başka şeylerde tespit ettiler. Kızılderililer, Amerika’da hiç yaşamamış olmasına rağmen deveyi de resmetmişlerdir.
(…)
HÂSIL-I KELAM
İnsanlık
tarihi insanlığını kaybettiği sürece uygarlıkların sonı gelecek, efsane
olmaya devam edecek. Hakikati ancak layıkıyla Yaratanı, yoktan var
edeni Hayy ve Kayyum olan Cenab-ı Mevla bilir… Bizler sadece İnşallah ibret almak için geliştirmeye çalıştığımız çapımızca düşünür, tefekkür ederiz…
Yıkılan
ancak Mevla’nın Rehberleri vasıtasıyla yeniden kurulan ve yine
hakikatlerden uzaklaştıkça yeniden efsane olan dünya hayatının finaline
her geçen gün hızla yaklaşıyoruz… Peygamberler Peygamberi Hz. Muhammed
Mustafa’nın (salât ve selam üzerine olsun) “Ben ahir zaman peygamberiyim deyip”, kıyametle kendi arasında mesafeyi izah etmek için mübarek iki parmağını birbirine yaklaştırması” üzerine çok düşünmeliyiz…
Hakan Yılmaz ÇEBİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder