BİZANS OYUNLARINDAN YUDASOFYA OYUNLARINA VE PATRİKHANE!
RUHBAN OKULU; BÖL-PARÇALA-YUT PLANLARI HAREKETE GEÇTİKÇE PLANLAMALAR DAHİLİNDE ISITILIP ISITILIP GÜNDEME GELİR!..
KONUYA
SÜREKLİ HAZIRLIKLI OLMAK AMACIYLA; Vatikan Uzmanı Araştırmacı –Yazar
Aytunç Altındal’la 2005 YILINDA yaptığımız ve YENİÇAĞ GAZETESİ’NDE İKİ
GÜN BOYUNCA SÜRMANŞET OLARAK YAYINLANAN o çok özel röportajı www.hakanyilmazcebi.com okurlarının dikkatine sunuyoruz…
* AYASOFYA’YA KUTSAL EMANETLAR
NİYE İADE EDİLİYOR!...
* PİSKOPOSLARIN YAZDIĞI MEKTUP NELER VAR?
* BÜYÜK OYUN BİR AYAĞI AYASOFYA
* İÇ HUKUK ADI ALTINDA TÜRKİYE 47 PARÇAYA MI AYRILACAK!
* X İŞARETLİ HAÇ NEDİR?..
* BARTELEMEOS PATRİK DAHİ DEĞİL…
* KİM BU 6 YUNANLI METROPOLİT!..
* HAZIR OLUN AMERİKALI -
YUNAN ASILLI PATRİK GELİYOR
* NEREDE BENİM EKÜMENEM…
* İSRAİL MAŞASI AB VE ABD ELİYLE
K. IRAK’TA KUKLA DEVLET
* KUKLA DEVLETE İSRAİL’İN KONUŞLANDIRACAĞI
NÜKLEER BAŞLIKLI FÜZELER!..
* İŞİN BİR DE ŞAM KİLİSESİ AYAĞI VAR!
* ÖLÜMCÜL 13 MADDE VE İSMAİL CEM DÖNEMİ
* FRANSIZ İSTİHBARATINDAN DERS ALINMALI
* ‘’PATRİKHANE ‘’ÜÇ HOLDİNGİN ‘’VE
‘’MASON LOCALARININ’’ KORUMASINDA’’
* YENİ PAPA KİTABIYLA 217 MİLYON TÜRK DÜŞMANI ÜRETTİ
* BAŞÖRTÜSÜ KAREN FOGG’LA MANİPÜLE EDİLDİ”
HAKAN YILMAZ ÇEBİ’NİN Notu...
Bir
takım insanlar vardır, yanında bulundukları insanlardan içinde
bulundukları kurumlardan vazife beklerler. Adeta bir sarmaşık gibi
sürekli olarak ayakta durabilecekleri dikey bir varlık ararlar. Bu dikey
varlık bazen bir ağaç bazen bir kaya parçası olması onlar için pek de
fark etmez.. Karakter modelleri buna meyillidir çünkü. Adeta bir
sarmaşık, bezelye hatta salatalık bitkisi gibi bir dal bulmak
zorundadırlar.
Bir de hayatın içinde kendine vazife çıkaranlar vardır. Kimine göre “lider” yapılı, kimine göre “uçuk”, kimilerine göre “misyon adamı”,
hatta olarak nitelendirilenleri de vardır. Bu tipler de görev tiplemesi
ve alacağı vazifeyi hep kendileri tayin etmek ister. Bir kurum
üzerinden bu vazifeyi yürütebiliyorsa ne ala ancak yürütemiyorsa çantası
bir kurum, kendisi de bir ekip havasıyla görevini sürdürebilir...
Bunca izahtan sonra, “ne demeye getireceksin kardeşim”
diyebilirsiniz elbet. Ancak ben uzmanımızla irdeleyeceğimiz konuya
girmeden kendimi de bu ikinci kategoriye koyduğumdan olsa gerek yakın
dostluk ve ağabeyliğine güvendiğimden aslında sevgili Aytunç
Altındal’dan da bahsettim.
Çok
genç yaşlarından itibaren Türkiye’de ve komşu ülkelerde gelişen
misyonerlik faaliyetlerini takibin dışında, aynı zamanda Vatikan uzmanı
da olan değerli Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal’la gazetecilik yaşamım boyunca birkaç defa görüştüm. Ancak bu defa görüştüğüm konu bir önemli bir oyunun final sahnesiydi. Bu defa çok yakınımız da İstanbulumuz’da BÜYÜK ORTA OYUNUN (!)AYASOFYA adı
altında start alan “son perde” sini konuştuk. Bizler etraflıca sorduk,
kendisi de bütüncül bir zekâyla konuyu etraflıca anlattı. Bakın hangi
satırlar düştü sayfalara(!)
******
Aytuç Altındal; Büyük Ortadoğu Projesinin dehşet verici Türkiye planlarını deşifre etti:
* Fener
Rum Patrikhanesi ve Ayasofya birleştirilecek. Amerikan Pasaportlu bir
Yunanlı metropolit Patrik olarak atanacak. İç hukuk adı altında
ANAYASA’NIN UNİTER YAPISI BOZULUP 47 azınlık kanunu çıkarılacak. Ve
İtalya’nın başkenti Roma’da olduğu gibi Judaist-Hıristiyanlık
kontrolünde İstanbul’da da ‘’DEVLET İÇİNDE DEVLET’’ kurulacak:
JUDASOFYA
- Fener Rum Patrikhanesine ekümeniklik
meselesinin ayyuka çıktığı bir dönemde şimdi de Ayasofya’nın kilise
olması için hem ABD’den hem de AB üzerinden ‘bir çalışma başlatıldı.
Hatta Rumlar bu amaçla ‘’Ayasofya’nın kilise olması için 1 milyon imza’’
kampanyası başlattılar… Yıllarını bu kuruluşları araştırmakla geçirmiş bir uzman olarak hadiseleri nasıl deşifre ediyorsunuz?..
- Çok
eskiden beri Ayasofya üzerinde belli planlar var. Ayasofyanın müze
yapılması Ayasofya’nın Ortodokslara bırakılması meselesi 1957-58’ler de
de vardı. Henüz Avrupa Birliği yokken bu faaliyetleri o yıllarda Mason locaları yürütüyordu ki, bu konudaki en önemli çalışmayı ‘’Manevi Cihazlanma Derneği ‘’yapıyordu. Bu derneğin faaliyetlerini 33. Dereceden mason Demokrat Parti milletvekillerinden Ekrem Tok
yürütüyordu. Ve o sırada Ayasofya’nın Ortodoks dininin merkezi
yapılması üzerine Süleymaniye’nin Müslümanların merkezi yapılması ve bir
de tekrar havraların açılması gündemdeydi. Demek ki bu durum daha
1957-58’lere kadar gitmektedir. Ayasofya’nın özellikle son dönemde
sorunuz mukabilinde gündeme gelmesi ise 2000 yılından itibaren başlıyor.
2000 yılında Avrupa Birliği Parlamentosunda 33 imza toplanarak bir
deglerasyon yayınlandı. Dediler ki Ayasofya yeniden Ortodoks ibadetine
açılmalı.
PİSKOPOSLARIN YAZDIĞI MEKTUP…
- Kimler hangi kafalarla başlattılar bu projeyi?
- Başlarında Romen bir milletvekili vardı. Diğerleri Fransızdı, İtalyan’dı vs. Burada mühim olan hususlardan biri şu; geçen sene 8 Kasım 2004
tarihinde –bakın burası çok önemli- Fransa Başpiskoposlar kongresi
vardı. Fransa’daki bu başpiskoposlar, Chırac’a, kongre öncesinde bir
mektup yazdılar. Bu mektupta dediler ki; ‘’Türkiye’de
dinle vicdan hürriyeti baskı altındadır, özellikle Ortodokslara çok
büyük baskı yapmaktadırlar ve Ayasofya hala Ortadokslara sadece turistik
bir mekan olarak açılmakta…’’. Şimdi bu mektubun altındaki imza Jan Piyer Ricard. Bu adam hem başpiskopos hem de başpiskoposlar Kongresi Başkanı.
- Sanıyorum bu imzanın akabinde ‘’yeterli bahane oluşturulup’’ tezgah 2004’te harekete geçirildi…
- Geçirilmesinin
nedeni evvela arkalarında bu Fransa’da gerçekleşen organizasyonun
olması, ikinci husus Türkiye’ye dayatılan Ermeni soykırım meselesi ki
bunun sürekli olarak gündemde tutulmasıyla birlikte Vatikan bir
girişimde bulundu. Vatikan, özellikle Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde bir ‘’strateji ve harekat koordinasyon merkezi’’ olarak görev yapıyor. Bu strateji ve harekat koordinasyon merkezlerinden biri de Fener Rum Patrikhanesi. Çünkü soğuk savaş döneminde özellikle de CIA özellikle Türkiye’deki Fener Rum Patrikhanesi’ni kullanarak Rusya’daki kiliselerle temas sağlıyordu.
Bu kilise üzerinden Rusya’ya haliyle ülkemiz üzerinden geçiş yapan özel
yetiştirilmiş adamlar sokup çıkarıyorlardı… Dolayısıyla bu kilise gerçi
biz bunu kilise olarak adlandırıyoruz ama aslında siyasi bir kurumdur.
Yani Fener Rum Patrikhanesi dediğimiz yer aslında siyasi bir merkez.dir de…
AYASOFYA’YA KUTSAL EMANETLAR
NİYE İADE EDİLİYOR!...
- Biraz
daha açar mısınız. Nasıl bir merkez; ‘’ istihbarat, provokasyon,
beşinci kol faaliyetlerinin organize ve irtibat merkezi’’ gibi mi?...
- Hepsi
de olabilir çünkü tarihi bile böyle.. Haa şimdi bunu bildikten sonra
mesele daha da aydınlığa çıkıyor. Neden?.. Çünkü burası bir tür
Amerika’nın ‘’ ileri harekat bürosu’’ gibi
çalışıyor. Şimdi evvela bunu bilelim. Bunu bildikten sonra bu bağlamda
Fener Rum Patrikhanesine verilen bir rol var. Bu rol EKÜMENİKLİK ROLÜ. Bu rolü oynayabilmesi için Ayasofya’nın da bir fırsattan istifade, nedir bu fırsat Avrupa Birliği uyutmacası içinde yeniden Ortodoks ibadethanesi olarak yeniden açılması. Bugünkü
hükümetin, cahil ve bilgisiz bir hükümet olmasının yanında; en önemlisi
tarih bilincinden yoksun olduğunu bildikleri için bu durumu kabul
ettireceklerini düşündüler. Bu çalışmalar sırasında Vatikan Patrikhaneye bazı kutsal emanetleri iade etti. Niçin çünkü bu kilisenin içinde hiçbir kutsal emanet yok . Dolayısıyla onun maddi manevi donanımını artırarak ellerini güçlendirme stratejisini yürürlüğe koydular. Nereye
ve kime karşı?.. Şimdi burada çok önemli bir husus var. Bu hususu
patrikhanenin ekümenikliği meselesinde bize söylenen, Türk halkına
anlatılan ‘’Efendim bunu bütün dünya böyle kabul ediyor, siz etmezseniz ne olacak..’’ Bu Türkiye’ye ısrarla sokuşturulan en haince yalanlardan biri.
- O yalan nedir?...
- Bakın
neden. Bu adamın ekümenikliğini başta Rusya kabul etmiyor. Yani Rus
Katolik kilisesine bağlı olarak 263 milyon Ortodoks Rus Katolik
Kilisesine bağlı olarak yaşıyor, bu kadar insan bu adamı Ekümenik olarak
kabul etmiyorlar.
- Ancak,
ABD ve AB’nin beyninden gelen ortak emir gereği olsa gerek her iki ülke
temsilcileri de ısrarla bu adamdan Ekümenik olarak bahsediyorlar.
Clinton’un bu hususta üstelik Türkiye ziyareti sırasında yediği nane de
hala belleklerde…
- İşte bu durumu anlatıyorum. Bakın Türkiye’ye Putin geldi. Putin’e Patriğin gidip elini öpecek misiniz dediler . Putin ‘’Hangi Patrik bu’’ dedi.. ‘’Ya Efendim işte Ekümenik Patrik’’ o da ‘’ Ekümenik Patrik falan tanıyorum böyle birisi yok dedi’ . Haliyle bu vatandaşın (!) yüzüne bile bakmadı. Şimdi geliyoruz esas büyük oyuna.
BÜYÜK OYUN BİR AYAĞI AYASOFYA
- Büyük Oyun Büyük Ortadoğu Projesini çağrıştırıyor bana?.
-Şimdi Ayasofya merkezli büyük bir oyun başladı. Bu oyun, Büyük Ortadoğu Projesi’nin içinde. Amerika’nın isteği üzerine biliyorsunuz bir buçuk ay önce Türkiye’ye Ukrayna Devlet Başkanı Yuşçenko geldi. Yuşçenko’nun Türkiye’ye gelme nedenlerinden birincisi Ukrayna’daki Ortodoks kilisesini Fener Patrikhanesi’ne bağlama meselesi. Şimdi o kilise geleneksel olarak Rus Ortodoks Kilise’sine bağlı. Fakat onu oradan alıp buradaki kiliseye bağlayarak ekümeniklik olayını bir adım öteye getirmek istiyorlar, bu bir!.. İkincisi Rusya’daki kilisenin kontrolünü de kırabilmek için ikinci bir plan yapılıyor. Bu
plan; kilise buraya bağlı olduğu takdirde -dikkat burası çok önemli-
Avrupa Birliği içinde Fener Patrikhanesinin eli güçlendirilecek! TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİNE ALINMAYACAK fakat Fener Patrikhanesi zaten Avrupa Birliğinin içinde olacak. Dikkat edilirse; AB Parlamentosunda 1997’den bu yana Türkiye’den hiç kimse konuşamazken bu Patrik rahatlıkla konuşma yapıyor. Bu Birlik, patriği koruma altında tuttuğu gibi bu birliğin verdiği pasaportla serbestçe dolaştırıyor. Şimdi demek ki kör ve sağır olanlara göre (!) sinsi bize göre açık bir plan var. Bu
planda Ukrayna’daki Ortodoks Kilisesi Fener Patrikhanesine tabi olduğu
taktirde; Türkiye ile Rusya, Türkiye ile Amerika, Türkiye ile Ukrayna
arasında problem çıkacak. Bu yeni bir siyasi probleme dönüşecek
ve Türkiye içinde de bir cemaat biz bu işe niye karışalım diye gündem
oluşturacak. Bakın bütün oyun burada. Bakın Türkiye’de son bir iki aydır
bir numara yapılıyor. Yapılan numara nedir efendim bu kilisenin iç
hukukudur. Kim yapıyor bu bazı cemaatlere yakın akademisyenler ve
avukatlar. Ya Niyazi Öktem yapıyor ya Kezban Hatemi yapıyor vs. Şimdi
burada iç hukuktan söz etmeye kalktığınız anda bütün müslüm, gayrimüslüm
cemaatlerin de bir iç hukuku olması gerekir. Madem ki bir Hıristiyan
cemaatinin kendi iç hukuku vardır. Diğer Yahudi ve Müslüman cemaatlerde
haklı olarak diyeceklerdir ki bizim de kendi ,ç hukukumuz geçerli
olacak. Türkiye’de hukuk tektir, iç hukuk dış hukuk diye bir şey yoktur. Şimdi; iç hukuk diye tutturan Keldanisi, Nasturisi, Süryanisi, Marunisi, İbranisiyle çık bakalım başa çıkabiliyorsan. İşte bu en büyük oyun. İşte bu oyuna geldiğimiz takdirde karşımıza en azından 47 tane iç hukuk çıkaracaklar, o zamanda amiyane tabiriyle ‘’ buyur ayır bakalım pirincin içinden taşı ‘’derler adama….
TÜRKİYE 47 PARÇA
-Peki bu iç hukuk nedir?..
-Hıristiyanların
Justinyen yasası dedikleri kurallardır. Justiyen’nin koyduğu yasadır ve
Justiyen’nin koyduğu yasalar yürürlüğe girecektir. Bu başta laikliğe,
ceza ve medeni kanuna aykırı. Hani Türkiye demokratik ve uniter
devletti, bir uniter devletin yıkılması işte böyle olur.
— Şimdi bu gelişmeleri de konunun içinde düşündüğümüzde Ayasofya’nın önemi daha da belirginleşiyor…
-
Ayasofya’nın yerini ve önemini tayin edebilmek için çok iyi anlamak
gerekiyor bu olayı. Ayasofya şu anda müze statüsünde yani taM anlamıyla
seküler (DÜNYEVİ) bir kurum. Yani dini hiçbir statüsü yok. Şimdi dikkat
edilirse Barhelemeos özellikle yeni Papayı buraya davet etti..
Bundan önceki Papa’yı da davet etmişti hasta olduğu için o gelemedi. Bu
papa Benedit Türkiye’ye gelecek. Muhtemelen 30 Kasım tarihlerinde Aziz Andre günü bahanesiyle…
BARTELEMEOS PATRİK BİLE DEĞİL
-Kim bu Aziz Andre?..
-
Bu Aziz Andre denilen kişi sözüm ona İstanbul’daki bu patrikhaneyi
kurduğu varsayılan havari. Şimdi bir başka husususun altını çizmek
gerekli; bir yerin patrikhane olabilmesi için ve o
yerde bulunanların da patrik olabilmesi için o yerin mutlaka bir havari
tarafından kurulmuş olması gerekiyor. Mısır’daki Kopti
kilisesi, Kıbrıs, Şam Kilise’si Antakya yani, Kudüs Kilise’si,
İskenderiye Kilise’si bunlar bizzat havariler tarafından kurulan
kiliseler. İşin püf noktası burada, İstanbul’da o tarihlerde kilise falan yok. Doğu Roma İmparatorluğu var ve hiçbir şekilde de bir havari buralara gelmiş değil. Fakat
Kostantin döneminde ne yapıyorlar? Diyorlar ki Aziz Andre rüyasında
İstanbul’da bir kilise kurduğunu görmüş işte onun adına bu kiliseyi
yapıyoruz diyorlar. Yani gerçekte Aziz Andre gelipte burada kilise
kurmuş değil. Şimdi bırakı ekümenikliğini bügün kü adamcağızın kullandığı patriklik sıfatı bile külliye sahte.
Yani bir hurafe üzerine bina edilmiş mesnetsiz bir patrik ve patrikhane
var ortada. Şimdi burada önemli bir husus daha var. Bu Aziz Andre
denilen kişi Vatikan’ın kurucusu sayılan Aziz Peter’İn büyük ağabeyi. -Bu ağabey kardeş ilişkisine dikkat- İşte Vatikan’la Fener Rum Patrikhanesi bu kıyaslamadan dolayı adeta iki kilise arasında ‘’ağabey-kardeş ‘’ ilişkisine giriyorlar. Anlatabiliyor muyum…
‘’X ‘’ İŞARETLİ HAÇ NEDİR?..
- Bunlar kurt biz kuzu bunlarda bizi yiyecekler ya bahane sudan (!) Ayasofya’da kardeş peki?..
- Ayasofya bu işin merkezi. Zaten gittiğiniz zaman içinde Aziz Andre haçlarını görürsünüz. Aziz Andre haçı bizim bildiğimiz o klasik haçtan değil ‘’X ‘’
işareti şeklinde bir haçtır. Onun üzerinde bu şekildeki bir çarmıhın
üzerinde Aziz Andre öldürülmüş, öldürmüşler rivayet böyle. Haliyle de
Ayasofya’da bu haçlar önemli yer tutar. Aziz Andre, az önce söylediğim
gibi Vatikan’ın kurucusu kabul edilen Peter’in büyük ağabeysi. Peter’in
merkezi Vatikan, Ayasofya’da haliyle kardeşi Aziz Andre’nin. Peki Aziz Andre Ayasofya’yı mı kurmuş?.. Hayır. Buna rağmen bu iki kilise arasında kardeşlik bağı kuruluyor. Oysa Ayasofya yasalar itibariyle İmparator Kilisesi,
Bu adamların babasının malı değil yani. İstanbul’un fethine kadar
geçerli olan yasalar ki o zaman dünyanın geçerli olan yasasıdır bu, ‘’Bir
ülke bir başka ülkeye hakim olduğu takdirde oranın kralına ait olan
eşyalar , hakim krala geçiyor. Oranın dinine ait olan yerler de buna
dahil’’. Şimdi 1453’ten itibaren enteresan bir olay gelişiyor.
Nedir? Bir dinin en üst temsilcisini başka bir dinin yani İslam Dininin
bir din adamı değil de padişahın tayin etmesi olayı. Şimdi bu
Ortodoksluğa ve Hıristiyanlığa aykırı bir olay. Biliyorsunuz; İstanbul
fethedildiği zaman patrik sırra kadem kaçtı onun yerine Fatih Sultan Mehmet Han kendisinin tayin ettiği bir kişiyi patrik yaptı. ‘’O
dönemden beri Rus Kilisesi diyor ki, Hıristiyan bir İmparator
tarafından tayin edilmemiş olduğu için biz bu patrikhaneyi tanımıyoruz. Bundan dolayı Ortodoksluğun merkezi biziz.’’ .Amerikalılar’da buna cevaben ; hayır
bizim dış ilişkilerimiz ve stratejilerimiz itibariyle biz Fener
Patrikhanesinin Dünya Ortodokslarının lideri olduğunu kabul ve beyan
ediyoruz. ‘’Ben ne dersem o olur’’ mantığı bu..
KİM BU 6 YUNANLI METROPOLİT!..
- ‘’Ben ne dersem o olur’’ mantığı bu..
- Aynen öyle. Ben ne istersem o olur. Tarih bile bana göre yazılır dayatması bu. Şunu demeye getiriyor; ‘’1453’te ne olduysa oldu o beni ilgilendirmiyor’’. Bu Patrikhaneyi ben tutuyorum, bu patrikhane benim patrikhanem, ben bu patrikhaneyi ne yapacam ; ‘’Rus Ortodoks Kilisesine karşı ve Rusya’ya karşı Kafkaslarda, Ertasya’da her tarafta kullanacam kardeşim’’ Ve özelikle de Türkiye’nin üzerinden planlarımı gerçekleşmesi için, bölünmesi için de kullanacam… Bu sene Şubat ayında bildiğiniz gibi Sen Sinod’unun (Patrikhane Meclisi) 6 tane üyesini bu patrik tayin etti. Bu mecliste 12 metropolitin tamamının Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olması gerekiyor!!! Fakat
patrik dedi ki, ben dedi 6 yabancıyı tayin ediyorum dedi ve yaptı. Şu
anda Patrikhane meclisinde 6 tane yabancı metropolit var. Burasına çok
dikkat edin lütfen! Bizim yaptığımız tahkikata göre bu 6 metropolitinde 6’sı da Yunanlı.
Hepside kamufle edilsin diye Yeni Zelanda veya Finlandiya pasaportlu.
Bir tane de Demekyus adında Amerika pasaportlu var. İşte esas proje bu
bir süre sonra biliyorsunuz bu 12 kişilik metropolitten biri seçilecek.
HAZIR OLUN AMERİKALI
YUNAN ASILLI PATRİK GELİYOR…
- Buna Ruhban okulu da dahil…
- Benzer
şekilde Sen Sinod (Patrikhane Meclisi) içinden bir metropolit
tarafından yönetiliyor. Şimdi bakın ne olacak : Amerikalılar diyecekler
ki ‘’Bu Patrik işe yaramıyor çekilebilir. Ve patrik kendi isteğiyle yeni bir oyuncuya yer açmak için kızağa alınmayı kabul edecek. ‘’
- Bu aralar hakkında açılan davalar da bu işin bahanesi mi?..
- Tabii, tabii bu davaları durup dururken açtırmıyorlar.
- Yani bayrağı devretmek üzere…
- Yaşa…
Şimdi Amerika pasaportlu Yunanlı Demekyus’u Patrik seçtiniz siz ne
yapacaksınız?.. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bu adamın Lozan’a ve
ilgili Türk yasalarına göre Türk vatandaşı olma zorunluluğu durumu var.
Amerika bu defa diyecek ki, hiç dinlemem bir kere burası EKÜMENİK PATRİKLİK tıpkı Vatikan’da nasıl bir Alman bir Polonyalı Papa olabiliyorsa burada da bir Amerikalı bir Yunanlı patrik olabilir denecek.
- Desenize bu Patrikhane, aleni olarak dilediği gibi Amerikan Strateji Merkezi gibi hareket edebilecek. Engelleyebilene aşk olsun…
- İşte senin de zamanında yazdığın o bir yazında bahsettiğin ‘Devlet İçindeki Devlet’ olma meselesi o zaman nihai adımlarını atmaya başlayacak.
NEREDE BENİM EKÜMENEM…
- Nedir bu adımlar hocam…
- Şimdi tüm yasal engellemelere rağmen bugünkü hükümet dedi ki, ‘Bizi Avrupa Birliğine alacaklar, çok büyük baskı var üzerimizde onun için biz bu ekümeniklik meselesini kabul edelim’’
Peki bu adamın ekümenikliğini kabul ettiğiniz zaman ne olacak? Adam
diyecek ki bakın şimdi beni Ekümenik olarak kabul ediyor musunuz..
EDİYORUZ(!) Türkiye Cumhuriyeti devleti bana
böyle bir sıfatı kullanma hakkı veriyor mu. VERİYOR(!) Bitti teşekkür
ederim diyecek. Ardından da nerede benim EKÜMENEM diyecek. Öyle yaa.
Akabinde de ‘’ Şimdi ben Ekümenik oldum, benim hükmüm nerede geçecek’ derler adama! Sen ona bir yer göstermek zorundasın. Gene ortaya bir kısım diyalogcular çıkacak ‘’Aman Efendim üç-beş dönüm yer versek ne çıkar’’ diyecekler. Ahmet Hakan’da bu konuyu destekleyecek yazılar yazacak , ‘’Diyecek ki efendim bundan ne kadar da korkuluyor. Nedir bu Aytuç Altındal’ın korkusu…’’ Tabii
böyle aklı evveller Türkiye’nin başına neleri getireceğini enini sonunu
bilmeyen strateji ve istihbaratı bilgiden yoksun cahil insanlar. Şimdi
bu ekümeniklik patriklik bir süre tespitini yaptığı mülk ve arsaları bir
bir isteyecek. Bir süre sonra da geçip karşınıza diyecek ki, ‘’Bakın Beyler burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kanunları geçmez’’. Niye diye sormanızı bile beklemeden ağzınıza tıkıştırır lafı: ÇÜNKÜ BEN EKÜMENİĞİM!!! Aynı Vatikan’da olduğu gibi.
- Haliyle
Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’nın kontrolü buradan yapılacak. Her
türlü ajan ve provokatörün akademisyen, araştırmacı, papaz vs. kamufle
kimliklerle hareket edebilecek. Halihazırda ‘’İstasyon…’’
- İşte
diyecek ki burada benim yasalarım geçecek. Benim yasalarım dediği ne
Hıristiyan şeriatı. Peki Müslüman şeriatının geçmesi mümkün mü
TÜRKİYE’de. YASAK! Heee. Demek ki burada Hıristiyan yani Justiyen kanunları
geçer diyecek. Burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir tek memuru
kapıdan içeri giremez ben istemeden diyebilecek. Niye, çünkü burası
senin yasalarına tabii değil. BURASI HIRİSTİYAN İÇ HUKUKUNA TABİ BİR YER! Bundan sonra ki adımlar bu işte.
- Tabii bu arada Lozan kararları da çöpe atılmış oluyor.
- Evet,
Bakın Lozan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesidir ama Amerika bunu
kabul etmiyor. Haliyle bugünkü sınırlarımızı da kabul etmiyor. Senin
sınırlarını kabul etmediği için orada taşeron Kürt devletini kuruyor. VE
SANA DA DİYOR Kİ; SENİN SINIRLARIN DA GARANTİ DEĞİL…
- Güneydoğu Anadolu topraklarını kastediyor..
- Irak’ın
kuzeyinde İngiltere olsa İngiltere’yle meselen belli. İngiltere o
sınırları kabul etmiş mecburiyeti var bir yerde . Amerika o sınırları
kabul etmemiş durumda bu bir. Bir de diyor ki senin Ermenistan S sınırlarını da kabul etmiyorum.
- Geriye’de kara sınırı olarak ne kalıyor ki…
İSRAİL MAŞASI AB VE ABD ELİYLE
K. IRAK’TA KUKLA DEVLET…
- Ben de onu söylüyorum. Şimdi demek ki Avrupa Birliği ve ABD birlikte otluyor. Bir defa, Irak’ın kuzeyinde kukla bir devlet kuruluyor. Bu kukla devleti kurdurtan kim İSRAİL. Burada SİYONİZMİ İYİ GÖRMEK GEREKİYOR. 1933’ten bu yana İsrail özellikle o bölgeye yoğunlaşmış durumda. 1961’de İsrail Cumhurbaşkanı İZAK LEVİ resmi yalan açıkladı: ‘’Kürtler bizim kaybolmuş 13. kabilemizdir’’ dedi, Barzani ve Talabani’yi kastederek. Bu Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani 1961’den bu yana CIA’nın emrinde çalışıyor. Oğlu Mesut Barzani direkt patronla yani İsrail İstihbarat Enstitüsü MOSSAD’la birlikte çalışıyor. Orada o kukla devletin kurulmasını temin eden İSRAİL.. Niye,
çünkü İsrail bir Müslüman devletinin ortasında kendini hapsedilmiş
küçük bir ada gibi hissediyor. ERMANİSTAN VE KENDİ DEVLETİNDEN SONRA
İslam Aleminin kaşbine ÜÇÜNCÜ BİR HANÇER sokulmadıktan sonra İsrail’in
güvenliğini temin edemezsiniz. Şimdi Irak’ın Kuzeyinde kukla bir devlet kurdunuz. Buraya dikkat ‘’ O devlet NATO dışı bir devlet’.
NATO dışı bir devlet demek uluslararası silah anlaşmalarına tabi
olmayan bir devlet demek. Şimdi İsrail oradaki cahillerin ne olduğunu
anlayamadığı 8 tane füzeyi TÜRKİYE ve diğer Müslüman devlet topraklarına
karşı yerleştirmesinin önünde kim durabilecek!
BURNUMUZUN UCUNDA
NÜKLEER BAŞLIKLI FÜZELER!
-Haliyle bunlar imha gücü çok yüksek nükleer başlıklı füzeler…
-Nükleer
başlıklı füzeleri getirip K. Irak’ta kurulacak o kukla devlete
konuşlandıracak. Uluslararası yasalara göre hiçbir engelle de
karşılaşmadan. Çünkü NATO’ya bağlı topraklar değil; haliyle şartlarına
da uymak zorunda değil…
- Bağlı olan Çekiç Gücü de gördük…
-Bravo…
Şimdi füzeleri oraya getiren İsrail diyecek ki, ‘’Ben askeri bakımdan
destekliyorum. Oraya da 8 tane nükleer başlıklı füze koyduğun zaman ‘’İRAN, SURİYE, TÜRKİYE, LÜBNAN’’ BİTTİ.. Vehameti
ANLADINIZ MI? Üstelik bundan sorumlu olan da kim olacak?! İsrail mi?
‘’Aaa oradaki Kürt General paniğe kapılmış ateşlemiş HAY ALLAH
KAHRETSİN! ..’’ deyip, o kürdün kellesini
yiyecekler. Gerisi tuz buz. İşten sıyrılan ve işini gören kim İSRAİL.
Böylesine bir tezgah adım adım işliyor!..
İŞİN BİR DE ŞAM AYAĞI VAR!
-
Konuyu toparlayacak olursak; Fener Patrikhanesinde kardeş Ayasofya’ya
ve K. Irak’ta kurulmaya çalışılan kukla devlete kadar bütün taşlar
İSRAİL’İN GALA FİLMİ için sistematik olarak döşeniyor…
- Fener
Patrik hanesi’nden başlayarak hepsinin bu şekilde müşterek bir rolü
var. Vatikan benzer bir şekilde 4 sene önce Şam’da ilk defa bir Katolik
Kilisesi açtı.
- Bir de bu işin Şam ayağı var yani…
-Evet. Hafız Esad’ın izniyle. Bir de güvence verdiler Suriye’ye. ‘’BİZİM İŞİMİZ SURİYE İLE DEĞİL; IRAKTAKİ KÜRTLERİN KORUNMESI MESELESİDİR’’.
Onun için biz bu kiliseyi açıyoruz dediler ve gerçekten sadece
Irak’taki Kürtlere yönelik olarak faaliyet gösteren bir kilise.
Anlayacağınız bu çerçevede Fener Patrikhanesinin yeri ve rolü,
Ayasofya’la ilgili yeni planlar yürürlükte. (Ayrıca, Ben Sovyetlerde
bulunduğum zaman bugünde hala patrik olan ikinci Alekse ile görüşmüştüm.
Ayasofya’yı 17 sene önce ona sordum. Dedim ki, Ayasofya size ne ifade
ediyor?.. Çok önemli bir cevap verdi: dedi ki, Kabe Rus çizmesi altında
olsaydı ne hissederseniz, bizde Ayasofya’nın üstünde o bayrağı gördükçe
onu hissediyoruz. ) Dolayısıyla Ayasofya’nın sembolik anlamı yeri ve
rolü TÜRKİYE için ölümcül hususlardan biridir. İkincisi orası bir
müzedir daha da önemlisi FATİH SULTAN MEHMED HAN tarafından bizzat parası da ödenerek alınmış olan bir TÜRK TOPRAĞIDIR!!!
ÖLÜMCÜL 13 MADDE VE İSMAİL CEM DÖNEMİ
- Bir de Vakıflar yasasında oynamalar yaptırarak ülke topraklarında üsler inşa etmeye başlama meselesi var..
- Yaklaşık
3000 kadar eski kilise yeri tesbit ettiler. Başta senin memleketin
TRABZON olmak üzere. Bu iş nereden çıktı. Bu kararlar İSMAİL CEM’in Dışışleri Bakanı olduğu PAPADOPULOS Türkiye’ye geldi dedi ki PATRİKHANEYLE
ilgili 13 madde hazırladık dedikten sonra, bu 13 maddeyi İsmail Cem’e
teslim etti. İşte bu 13 maddenin içinde bugün karşımıza çıkan bu
meselelerin hepsi var. Bugün bunların hepsi de yaşanıyor.
FRANSIZ İSTİHBARATINDAN DERS ALINMALI
- Şimdi
hocam bunca konuştuğumuz konu tek bir kapıya çıktı. SİYONİZMİN ‘’Tek
Dünya İmparatorluğu’ Gerek AB, gerek ABD ve paryaları eliyle yürütülen
binlerce yıllık sinsi politikalar sonucu bu. Bence anlattıklarınız da bunu tezimi destekliyor. Sizce doğru bir tez mi bu?.. ,
- Doğru…
Müşterek çalışmaların sonucu bu. Peki neden müşterek, bakın Rus
Kilisesi Fransa içinde çok etkilidir . Yani Rus Ortodoks Kilisesi
Fransa’da etkilidir bu kilise değil. Finlandiya, Belçika’da etkili.
Oradaki Ortodoks Kiliseleri Ruslara bağlı. Şimdi Amerika bu durumu
görünce diyor ki, Fransa’nın içinde Rusya’nın ayağı var. Yani Rusya’nın
bir ayağı Fransa’nı içinde. Eee Amerika’nın hiçbir yerde bu şekilde bir
ayağı yok. Onun için Fener Patrikhanesi üzerinden bu şekilde ayaklar
oluşturuluyor. Ayrıca Rusya’nın Fransa içinde ayağı olduğu iki ay önce Fransız İstihbarat Teşkilatı tarafından İç İşleri uyarılarak belirtildi. Bu Gizli İstihbarat Raporunda diyorlar ki, ‘’Rus
Kilisesi burada seçimler de dahil olmak üzere her olayda etkililer ve
bu etkiyi de gitgide artırıyorlar. Bunun için de Rus turistleri de
kullanıyorlar diyorlar’’. İşte bir yandan da bunun kırılması
gerekiyor. İşte aynı zamanda bunu kırabilecek güç Fener Rum
Patrikhanesidir. Bu Aytunç Altındal’ın tesbiti değil. Fransız Gizli
İstihbarat Teşkilatı’nın raporunu söylüyorum ben size.
- O
zaman Rusya’nın uyguladığı bu stratejinin benzerini ABD ve AB üzerinden
yürütüyorlar diyebiliriz… Patrikhane-Ayasofya ve Şam’daki kiliseler
vasıtasıyla…
- ‘Evet. Burada dikkat edilmesi gereken FENER PATRİKHANESİNİ TÜRKİYE İÇİNDE KOLLAYAN VE KORUYAN GÜÇ NEDİR?
Diye baktığınızda karşınıza MASON LOCALARI çıkıyor. Türkiye’deki
masonlar Fransız masonlarının emri üzerine – bizdekiler emir kuludur-
‘’PATRİKHANE ÜÇ HOLDİNGİN VE
MASON LOCALARININ KORUMASINDA’’
- Ki bir büyük holding de dahil olmak üzere…
- Bir değil üç büyük holding dahil olmak üzere Türkiye’de Fener Patrikhanesini korurlar…
- Peki
Avrupa Birliği’nin sözde adaylık sürecinde Türkiye’ye vermeyi öngördüğü
fonlar için ‘’Propaganda için yapılacak fonlar’’ olduğu ifade ediliyor,
doğru mu bu beyanlar?
- Doğru…
Buda Türkiye’de sivil toplum örgütü adı altında daha evvelden
örgütlendikleri yerler var. Melse İnsan Hakları Derneği. Bura iki satır
da Adalet Ağaoğlu’na söylemek gerekiyor. Şimdi bu vatandaş kurucu üyesi
olduğu bu dernekten bölücü faaliyetler yaptıkları için ayrıldığını
söylerken, bunu Emil Galip Sandalcı’yı görevden
uzaklaştırdıkları zaman bunu anlamıştım diyor. O zamandan beri bu iş
kötü gidiyor diyor. Emil Galip çok değerli bir gazeteciydi. Nitekim kalp
krizi geçirip genç yaşta öldü. Bu adamcağız öleli 10 sene oldu Adalet
Ağaoğlu bu durumu 10 senede mi ancak fark edebildi . O düşürüldüğü gün
anlamış bir insan nasıl on sene bekler. Bunu şunun için hatırlattım yok
kadın sağlığı, yok efendim insan hakları vs. Bunlar istihbarat
kaynaklarının da çok iyi bildiği gibi 5. kol faaliyetlerini kapatmak
için masum halkın kullanıldığı yerlerdir.
PAPA KİTABIYLA 217 MİLYON
TÜRK DÜŞMANI ÜRETTİ...
- Hocam masanızın üstündeki kitabı merak ettim…
- Kitabı
adı Kriz Dönemindeki Değerler … Şimdi bu Papa Ratzinger 16.
Benediktus’un bir ay önce piyasaya çıkan kitabı. Kitap bu papanın TÜRK
düşmanlığını göstermesi açısından ilginç. Adam daha kitabın önsözünde ‘’AVRUPA BİRLİĞİNİN EN BÜYÜK PROBLEMİ TÜRKİYE’’ diye başlıyor. Daha giriş bölümünün dördüncü satırında bunu diyor. Ayrıca bizim için ‘’Bunlar İslam alemine ait olduklarını söyleseler de gerçekte o medeniyeti de temsil etmezler’’
Burada Araplara şirin gözükerek diğer İslam alemime karşı bizi yalnız
bırakacak sinsice kelimeler kullanıyor. Akabinde de bunlar diyor ‘’Üstelik laik olduklarını söylüyorlar. Demek ki İslamla da bağlarını kestiler’’ . Şimdi bu ifadeler sadece bu adamı bağlasa sorun değil ‘’Dünya’da 217 milyon Katolik bu adamın ağzından çıkan tek kelimeye bakıyor’’. Üstelik bu adam ne
derse onu yapmak zorundalar, yoksa Katolik olamazlar. Şimdi 217 milyon
kişi bunu okuduktan sonra TÜRKİYE Mİ, Avrupa Birliğine. asla giremez
diyorlar…
BAŞÖRTÜSÜ KAREN FOGG’LA
MANİPÜLE EDİLDİ…
-Şimdi yeri gelmişken şunu da değineyim Türkiye’deki bir çok sorunun temeli ‘’çarpık laiklik’’
anlayışı. Türkiye’de laiklik baş aşağı duruyor. Bunun ayakların üzerine
oturtulması gerekir. ‘’TÜRKİYEDE LAİKLİK NASIL OLABİLİR SORUSUNUN
CEVABI? Bir daha sekülerlikle; sekülerizmi ayrı tutmak gerekiyor.
Avrupa’da sekülerizm belli kesimde var. Ama Türkiye’deki laiklik modeli
Fransız modeli. Türkiye’deki Fransız modeli dar geliyor TÜRKİYE’ye.
Bizzat Osmanlı döneminde din adamlarının başlattığı bir sekülerleşme
var. Dünyevileştirme var olayları. Mesela Abdülhamid Han’ın kız
okullarını açışından tutun, sağlık alanında yaptıklarına kadar hepsi din
dışı unsurlardan oluşmuştur. İşte Osmanlı tipi dünyevi yapılanmadan
Fransız laisizmine geçildi, Bu Fransız laisizmi de o günden bu güne
Türkiye’nin başına dert oldu. Şimdi başını örten her insan suçlu duruma
getiriliyor. Böyle bir şey akılla izah edilir değil. Başını örten her
insanı başka bir şeyin sembolünü kullanıyor gibi görürsen haliyle
gözünüze suç unsuru gibi görünür. Türk kadını geleneksel olarak başını
örter. Ha birde daracık elbiseler giyen, takmış takıştırmış, eller ojeli
yüz boya küpüne düşmüş tipler onlar başka. O doğrudan doğruya ilgi
çekmek amacıyla yapılan bir olay yani. Bunun dini bir yanı nasıl yoksa
samimiyetle bağlanmış başörtüsü olayını da bu şekilde ele almamak lazım.
Kadıncağızın oğlu orduevinde evleniyor, başı bağlı diye içeriye
alamıyormuşsunuz . Bir diğeri çocuğunun diploma törenine katılacak
hakeza aynı vahamet. Peki bunun müsebbibi kim?.. Türkiye’de bunun
müsebbibi “mason psikolojik propaganda locaları”. Dikkat edin Türkiye’deki başörtüsü son yıllarda Karen Fogg’la sorun haline getirilmiştir. Karen Fogg’la maniple edilen, toplumsal problem haline getirilen bir eylemdir.
Dönem itibariyle Patrikhaneye çektiğim,
Uzun görüşmelere rağmen cevap alamadığım faks hala cevap bekliyor:
11. 08. 2005
Fener Rum Patrikhanesi’nin Dikkatine...
Malumunuz
veçhile Türk kamuoyu Fener Rum Patrikhanesi ve çalışmaları hususunda
doğru veya yanlış iletişim kaynakları tarafından sürekli olarak
bilgilendiriliyor. Bunun tarihi bilgilendirme yönü bir tarafa son
yıllarda sıkça yazılan “Başta Ekümeniklik olmak üzere;
Ayasofya’nın kilise olarak açılma teşebbüsleri, Haliç kıyısındaki
mahallerin yani Kostantiniye dediğiniz yerlerin Avrupa Birliği fonları
üzerinden restore edilmesi, Heybeliada Papaz Okulu, Büyükada’daki
Yetimhane, Vakıf arazileri...” gibi pek çok konu Patrikhane’nin direkt ağzından cevap beklemektedir.
Biz gazeteciler ve araştırmacılar dahil hiç kimse bu konuyu yerinde araştırma lüzumu hissetmemiş olacak ki, Bartalemeos ve yakın çevresiyle yukarıdaki konularda detaylı bir mülakat şimdiye kadar gerçekleştirildiğine rastlamadım.
Sayın
Bartemeos’ta lütfederlerse hem şahsım hem de halkımız hiçbir yanlış
bilgilendirmeye, dezinformasyona tabii olmadan kendi özgür kamu iradesini oluşturabilmek amacıyla bir mülakatta bulunmak istiyorum. Şimdiye
kadar bir çok habere, yazı dizisine, röportaja objektif bir bakış
açısıyla imza attığım kanaatindeyim. Karşısında olduğum insanların dahi
takdirini kazandım. Şahsım hakkında yapacağınız tahkikatta da buna şahit
olacaksınız...
SORULARIMIN BİR KISMI...
1-
Patrik Athenegoras’la karşılaştırılmanızın sebebi nedir? Zira onun
yarım bıraktığı stratejilerini takip ettiğinize dair bir takım kanaatler
var...
2- Ayasofya’nın sürekli olarak yurtdışından bir takım kutsal emanetlerle takviye edilmesinin sebebi nedir?
3- 28/30 Kasım 2005’te Türkiye’ye gelmesi planlanan Papa 16. Benedikus’un Ayasofya’nın müze olmasına rağmen daha önce Papa VI. Paul’ün
yaptığı gibi kanunlarımıza göre yasak olmasına rağmen bir kiliseymiş
gibi dua edeceği; böylelikle Avrupa Birliği Parlamentosu ve Kıbrıs Rum
kesiminde başlatılan Ayasofya Kilise olsun kampanyalarının deklere edileceği şeklindeki iddialar hakkındaki görüşünüz?
4- Kilisenizin yine
bağlı bulunduğunuz konsey tarafından 1971 yılında kapatılan Heybeliada
Papaz Okulu’nu, niye tekrar açmak istiyorsunuz?Değişen ne?..
5- Sinod Meclisine seçilen 6 Metropolitin
Türk vatandaşı olmadığı dikkat çekmesin diye başka ülkelerden pasaport
almış aslında köken itibariyle hepsinin de Rum asıllı papazlar olduğu
belirtiliyor..
6- Sayın Bartelemeos’un mal varlığıyla ilgili menfi iddialar niye bir anda servis edildi. Bir rivayete göre kendilerinin görevden alınacağı yerine tıpkı Amerika’dan gönderilen Athenagoras’ın da olduğu gibi Amerika Pasoportlu özel bir papazın getirileceği ifade ediliyor?..
7- Niye Ekümenim deyip George W. Bush’un
tahsis ettiği uçaklarla dolaşıyorsunuz. Oysa Rus Ortodokslar sizi
tanımıyor. Putin dahi geldiğinde iltifat göstermedi. Bu ikiliğe rağmen
niye...
8-
Rusya’ya rağmen Amerika’nın açık desteğini alıyorsunuz. ABD’nin size
olan bu ilgisi kamuoyunda Fener Rum patrikhanesi Evalengelist yani Judaist-Hıristiyanlığın Üssü haline getiriliyor kanaatini kuvvetlendirmiyor mu?..
9- Büyük Ortadoğu Projesi’ne ilginiz nedir?..
10-
Patrikhanenin bir havari tarafından yaptırılmadığı haliyle sizin
patrik; bu kilisenin de Patrikhane olamayacağı bizzat bir takım
Hıristiyan cemaatleri tarafından dile getiriliyor. Bu konudaki
açıklamanız...
11- Türkiye’deki misyonerlik faaliyetleri uzmanları; Patrikhanenin Mason locaları ve 3 Holding tarafından koruma altında olduğunu iddia ediyorlar, cevabınız..
12- Papa 16. Benedikus Türkiye’ye gelecek olmasına rağmen piyasaya çıkan kitabında Türklere hakaret ediyor. Kendisine bağlı 217 Milyon Katolik hakeza milletimiz hakkında menfi düşünmeye yönlendiriliyor, karşılamaya hazırlandığınız toprak TÜRK toprağı “Barış-kardeşlik-dostluk” çağrıları ne kadar tutarlı olacak...
HAKAN YILMAZ ÇEBİ
HALK BİLİMCİ
Gazeteci-Yazar
How to Play Baccarat - Wilshire Downs Casino
YanıtlaSilBaccarat is the closest game worrione of the หารายได้เสริม traditional table game to it. When a card is dealt, the player who plays the For example, if 메리트 카지노 쿠폰 a dealer plays the American Indian