18 Ocak 2012 Çarşamba

SİYONİST-BİZANS OYUNLARI VE JUDASOFYA!


BİZANS OYUNLARINDAN YUDASOFYA OYUNLARINA VE PATRİKHANE!


RUHBAN OKULU; BÖL-PARÇALA-YUT PLANLARI HAREKETE GEÇTİKÇE PLANLAMALAR DAHİLİNDE ISITILIP ISITILIP GÜNDEME GELİR!..

KONUYA SÜREKLİ HAZIRLIKLI OLMAK AMACIYLA; Vatikan Uzmanı Araştırmacı –Yazar Aytunç Altındal’la 2005 YILINDA yaptığımız ve YENİÇAĞ GAZETESİ’NDE İKİ GÜN BOYUNCA SÜRMANŞET OLARAK YAYINLANAN o çok özel röportajı www.hakanyilmazcebi.com okurlarının dikkatine sunuyoruz…


* AYASOFYA’YA KUTSAL EMANETLAR
NİYE İADE EDİLİYOR!...

* PİSKOPOSLARIN YAZDIĞI MEKTUP NELER VAR?

* BÜYÜK OYUN BİR AYAĞI AYASOFYA

* İÇ HUKUK ADI ALTINDA TÜRKİYE 47 PARÇAYA MI AYRILACAK!

* X İŞARETLİ HAÇ NEDİR?..

* BARTELEMEOS PATRİK DAHİ DEĞİL…

* KİM BU 6 YUNANLI METROPOLİT!..

* HAZIR OLUN AMERİKALI -
YUNAN ASILLI PATRİK GELİYOR

* NEREDE BENİM EKÜMENEM…

* İSRAİL MAŞASI AB VE ABD ELİYLE
K. IRAK’TA KUKLA DEVLET

* KUKLA DEVLETE İSRAİL’İN  KONUŞLANDIRACAĞI
NÜKLEER BAŞLIKLI  FÜZELER!..

* İŞİN BİR DE ŞAM KİLİSESİ AYAĞI VAR!

* ÖLÜMCÜL 13 MADDE VE İSMAİL CEM DÖNEMİ

* FRANSIZ İSTİHBARATINDAN DERS ALINMALI

* ‘’PATRİKHANE ‘’ÜÇ HOLDİNGİN ‘’VE
‘’MASON LOCALARININ’’ KORUMASINDA’’

* YENİ PAPA KİTABIYLA 217 MİLYON TÜRK DÜŞMANI ÜRETTİ

* BAŞÖRTÜSÜ KAREN FOGG’LA MANİPÜLE EDİLDİ



HAKAN YILMAZ ÇEBİ’NİN Notu...


         Bir takım insanlar vardır, yanında bulundukları insanlardan içinde bulundukları kurumlardan vazife beklerler. Adeta bir sarmaşık gibi sürekli olarak ayakta durabilecekleri dikey bir varlık ararlar. Bu dikey varlık bazen bir ağaç bazen bir kaya parçası olması onlar için pek de fark etmez.. Karakter modelleri buna meyillidir çünkü. Adeta bir sarmaşık, bezelye hatta salatalık bitkisi gibi bir dal bulmak zorundadırlar.

         Bir de hayatın içinde kendine vazife çıkaranlar vardır. Kimine göre “lider” yapılı, kimine göre  uçuk”, kimilerine göre “misyon adamı”, hatta olarak nitelendirilenleri de vardır. Bu tipler de görev tiplemesi ve alacağı vazifeyi hep kendileri tayin etmek ister. Bir kurum üzerinden bu vazifeyi yürütebiliyorsa ne ala ancak yürütemiyorsa çantası bir kurum, kendisi de bir ekip havasıyla görevini sürdürebilir...

         Bunca izahtan sonra,  ne demeye getireceksin kardeşim” diyebilirsiniz elbet. Ancak ben uzmanımızla irdeleyeceğimiz konuya girmeden kendimi de bu ikinci kategoriye koyduğumdan olsa gerek yakın dostluk ve ağabeyliğine güvendiğimden aslında sevgili Aytunç Altındal’dan da bahsettim.
        
Çok genç yaşlarından itibaren Türkiye’de ve komşu ülkelerde gelişen misyonerlik faaliyetlerini takibin dışında, aynı zamanda Vatikan uzmanı da olan değerli Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal’la gazetecilik yaşamım boyunca birkaç defa görüştüm.  Ancak bu defa görüştüğüm konu bir önemli bir oyunun final sahnesiydi. Bu defa çok yakınımız da İstanbulumuz’da  BÜYÜK ORTA OYUNUN (!)AYASOFYA adı altında start alan “son perde” sini konuştuk. Bizler etraflıca sorduk, kendisi de bütüncül bir zekâyla konuyu etraflıca anlattı. Bakın hangi satırlar düştü sayfalara(!)


******


Aytuç Altındal;  Büyük Ortadoğu Projesinin dehşet verici Türkiye planlarını deşifre etti:


* Fener Rum Patrikhanesi ve Ayasofya birleştirilecek. Amerikan Pasaportlu bir Yunanlı metropolit Patrik olarak atanacak. İç hukuk adı altında ANAYASA’NIN UNİTER YAPISI BOZULUP 47 azınlık kanunu çıkarılacak. Ve İtalya’nın başkenti Roma’da olduğu gibi Judaist-Hıristiyanlık kontrolünde İstanbul’da da ‘’DEVLET İÇİNDE DEVLET’’ kurulacak:



JUDASOFYA

-          Fener Rum Patrikhanesine  ekümeniklik meselesinin ayyuka çıktığı bir dönemde şimdi de Ayasofya’nın kilise olması için hem ABD’den hem de AB üzerinden ‘bir çalışma başlatıldı. Hatta Rumlar bu amaçla ‘’Ayasofya’nın kilise olması için 1 milyon imza’’ kampanyası başlattılar… Yıllarını  bu kuruluşları araştırmakla geçirmiş bir uzman olarak hadiseleri nasıl deşifre ediyorsunuz?..

-          Çok eskiden beri Ayasofya üzerinde belli planlar var. Ayasofyanın müze yapılması Ayasofya’nın Ortodokslara bırakılması meselesi 1957-58’ler de de vardı. Henüz Avrupa Birliği yokken bu faaliyetleri o yıllarda Mason locaları yürütüyordu ki, bu konudaki en önemli çalışmayı ‘’Manevi Cihazlanma Derneği ‘’yapıyordu. Bu derneğin faaliyetlerini 33. Dereceden mason Demokrat Parti milletvekillerinden Ekrem Tok yürütüyordu. Ve o sırada Ayasofya’nın Ortodoks dininin merkezi yapılması üzerine Süleymaniye’nin Müslümanların merkezi yapılması ve bir de tekrar havraların açılması gündemdeydi. Demek ki bu durum daha 1957-58’lere kadar gitmektedir. Ayasofya’nın özellikle son dönemde sorunuz mukabilinde gündeme gelmesi ise 2000 yılından itibaren başlıyor. 2000 yılında Avrupa Birliği Parlamentosunda 33 imza toplanarak bir deglerasyon yayınlandı. Dediler ki Ayasofya yeniden Ortodoks ibadetine açılmalı.

PİSKOPOSLARIN YAZDIĞI MEKTUP…

-          Kimler  hangi kafalarla başlattılar bu projeyi?

-          Başlarında Romen bir milletvekili vardı. Diğerleri Fransızdı, İtalyan’dı vs. Burada mühim olan hususlardan biri şu; geçen sene 8 Kasım 2004 tarihinde –bakın burası çok önemli- Fransa Başpiskoposlar kongresi vardı. Fransa’daki bu başpiskoposlar, Chırac’a, kongre öncesinde bir mektup yazdılar. Bu mektupta dediler ki; ‘’Türkiye’de dinle vicdan hürriyeti baskı altındadır, özellikle Ortodokslara çok büyük baskı yapmaktadırlar ve Ayasofya hala Ortadokslara sadece turistik bir mekan olarak açılmakta…’’. Şimdi  bu mektubun altındaki imza Jan Piyer Ricard. Bu adam hem başpiskopos hem de başpiskoposlar Kongresi Başkanı.


-          Sanıyorum bu imzanın akabinde ‘’yeterli bahane oluşturulup’’ tezgah 2004’te harekete geçirildi…

-          Geçirilmesinin nedeni evvela arkalarında bu Fransa’da gerçekleşen organizasyonun olması, ikinci husus Türkiye’ye dayatılan Ermeni soykırım meselesi ki bunun sürekli olarak gündemde tutulmasıyla birlikte Vatikan bir girişimde bulundu. Vatikan, özellikle  Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde bir ‘’strateji ve harekat koordinasyon merkezi’’ olarak görev yapıyor. Bu strateji ve harekat koordinasyon merkezlerinden biri de Fener Rum Patrikhanesi. Çünkü soğuk savaş döneminde özellikle de CIA özellikle Türkiye’deki Fener Rum Patrikhanesi’ni kullanarak Rusya’daki kiliselerle temas sağlıyordu. Bu kilise üzerinden Rusya’ya haliyle ülkemiz üzerinden geçiş yapan özel yetiştirilmiş adamlar sokup çıkarıyorlardı… Dolayısıyla bu kilise gerçi biz bunu kilise olarak adlandırıyoruz ama aslında siyasi bir kurumdur. Yani Fener Rum Patrikhanesi dediğimiz yer  aslında siyasi bir merkez.dir de…

AYASOFYA’YA KUTSAL EMANETLAR
NİYE İADE EDİLİYOR!...

-          Biraz daha açar mısınız. Nasıl bir merkez; ‘’ istihbarat, provokasyon, beşinci kol faaliyetlerinin organize ve irtibat merkezi’’ gibi mi?...

-          Hepsi de olabilir çünkü tarihi bile böyle.. Haa şimdi bunu bildikten sonra mesele daha da aydınlığa çıkıyor. Neden?.. Çünkü burası bir tür Amerika’nın ‘’ ileri harekat bürosu’’ gibi çalışıyor. Şimdi evvela bunu bilelim. Bunu bildikten sonra bu bağlamda Fener Rum Patrikhanesine verilen bir rol var. Bu rol EKÜMENİKLİK ROLÜ. Bu rolü oynayabilmesi için Ayasofya’nın da bir fırsattan istifade, nedir  bu fırsat Avrupa Birliği uyutmacası içinde  yeniden Ortodoks ibadethanesi olarak yeniden açılması.  Bugünkü hükümetin, cahil ve bilgisiz bir hükümet olmasının yanında; en önemlisi tarih bilincinden yoksun olduğunu bildikleri için bu durumu kabul ettireceklerini düşündüler. Bu çalışmalar sırasında Vatikan Patrikhaneye bazı kutsal emanetleri iade etti. Niçin çünkü bu kilisenin içinde hiçbir kutsal emanet yok . Dolayısıyla onun maddi manevi donanımını artırarak ellerini güçlendirme stratejisini yürürlüğe koydular. Nereye ve kime karşı?.. Şimdi burada çok önemli bir husus var. Bu hususu patrikhanenin ekümenikliği meselesinde bize söylenen, Türk halkına anlatılan ‘’Efendim bunu bütün dünya böyle kabul ediyor, siz etmezseniz ne olacak..’’ Bu Türkiye’ye ısrarla sokuşturulan  en haince yalanlardan biri.

- O yalan nedir?...

-          Bakın neden. Bu adamın ekümenikliğini başta Rusya kabul etmiyor. Yani Rus Katolik kilisesine bağlı olarak 263 milyon Ortodoks Rus Katolik Kilisesine bağlı olarak yaşıyor, bu kadar insan bu adamı Ekümenik olarak kabul etmiyorlar.

-          Ancak, ABD ve AB’nin beyninden gelen ortak emir gereği olsa gerek her iki ülke temsilcileri de ısrarla bu adamdan Ekümenik olarak bahsediyorlar. Clinton’un bu hususta üstelik Türkiye ziyareti sırasında yediği nane de hala belleklerde…

-          İşte bu durumu anlatıyorum. Bakın Türkiye’ye Putin geldi. Putin’e Patriğin gidip elini öpecek misiniz dediler . Putin ‘’Hangi Patrik bu’’ dedi.. ‘’Ya Efendim işte Ekümenik Patrik’’ o da ‘’ Ekümenik Patrik falan tanıyorum böyle birisi yok dedi’ . Haliyle bu vatandaşın (!) yüzüne bile bakmadı. Şimdi geliyoruz esas büyük oyuna.

BÜYÜK OYUN BİR AYAĞI AYASOFYA

- Büyük Oyun Büyük Ortadoğu Projesini çağrıştırıyor bana?.

-Şimdi Ayasofya merkezli büyük bir oyun başladı. Bu oyun, Büyük Ortadoğu Projesi’nin içinde. Amerika’nın isteği üzerine biliyorsunuz bir buçuk ay önce Türkiye’ye Ukrayna Devlet Başkanı Yuşçenko geldi. Yuşçenko’nun Türkiye’ye gelme nedenlerinden birincisi Ukrayna’daki Ortodoks kilisesini Fener Patrikhanesi’ne bağlama meselesi. Şimdi o kilise geleneksel olarak Rus Ortodoks Kilise’sine bağlı.  Fakat onu oradan alıp buradaki kiliseye bağlayarak ekümeniklik olayını  bir adım öteye getirmek istiyorlar, bu bir!..  İkincisi Rusya’daki kilisenin kontrolünü de kırabilmek için ikinci bir plan yapılıyor.  Bu plan; kilise buraya bağlı olduğu takdirde -dikkat burası çok önemli- Avrupa Birliği içinde Fener Patrikhanesinin eli güçlendirilecek! TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİNE ALINMAYACAK fakat Fener Patrikhanesi zaten Avrupa Birliğinin içinde olacak. Dikkat edilirse; AB Parlamentosunda 1997’den bu yana Türkiye’den hiç kimse konuşamazken bu Patrik  rahatlıkla konuşma yapıyor. Bu Birlik, patriği koruma altında tuttuğu gibi bu birliğin verdiği pasaportla serbestçe  dolaştırıyor. Şimdi demek ki kör ve sağır olanlara göre (!) sinsi bize göre açık bir  plan var. Bu planda Ukrayna’daki Ortodoks Kilisesi Fener Patrikhanesine tabi olduğu taktirde; Türkiye ile Rusya, Türkiye ile Amerika, Türkiye ile Ukrayna arasında problem çıkacak. Bu yeni bir siyasi probleme dönüşecek ve Türkiye içinde de bir cemaat biz bu işe niye karışalım diye gündem oluşturacak. Bakın bütün oyun burada. Bakın Türkiye’de son bir iki aydır bir numara yapılıyor. Yapılan numara nedir efendim bu kilisenin iç hukukudur. Kim yapıyor bu bazı cemaatlere yakın akademisyenler ve avukatlar. Ya Niyazi Öktem yapıyor ya Kezban Hatemi yapıyor vs. Şimdi burada iç hukuktan söz etmeye kalktığınız anda bütün müslüm, gayrimüslüm cemaatlerin de bir iç hukuku olması gerekir. Madem ki bir Hıristiyan cemaatinin kendi iç hukuku vardır. Diğer Yahudi ve Müslüman cemaatlerde haklı olarak diyeceklerdir ki bizim de kendi ,ç hukukumuz geçerli olacak. Türkiye’de hukuk tektir, iç hukuk dış hukuk diye bir şey yoktur.  Şimdi; iç hukuk diye tutturan Keldanisi, Nasturisi, Süryanisi, Marunisi, İbranisiyle çık bakalım başa çıkabiliyorsan. İşte bu en büyük oyun. İşte bu oyuna geldiğimiz takdirde karşımıza en azından 47 tane iç hukuk çıkaracaklar, o zamanda amiyane tabiriyle ‘’ buyur ayır bakalım  pirincin içinden taşı ‘’derler adama….




TÜRKİYE 47 PARÇA

-Peki bu iç hukuk nedir?..

-Hıristiyanların Justinyen yasası dedikleri kurallardır. Justiyen’nin koyduğu yasadır ve Justiyen’nin koyduğu yasalar yürürlüğe girecektir. Bu başta laikliğe, ceza ve medeni kanuna aykırı. Hani Türkiye demokratik ve uniter devletti, bir uniter devletin yıkılması işte böyle olur.


— Şimdi bu gelişmeleri de konunun içinde düşündüğümüzde Ayasofya’nın önemi daha da belirginleşiyor…

- Ayasofya’nın yerini ve önemini tayin edebilmek için çok iyi anlamak gerekiyor bu olayı. Ayasofya şu anda müze statüsünde yani taM anlamıyla seküler (DÜNYEVİ) bir kurum. Yani dini hiçbir statüsü yok. Şimdi dikkat edilirse Barhelemeos özellikle yeni Papayı buraya davet etti.. Bundan önceki Papa’yı da davet etmişti hasta olduğu için o gelemedi. Bu papa Benedit Türkiye’ye gelecek. Muhtemelen 30 Kasım tarihlerinde Aziz Andre günü bahanesiyle…


 

BARTELEMEOS PATRİK BİLE DEĞİL

-Kim bu Aziz Andre?..

- Bu Aziz Andre denilen kişi sözüm ona İstanbul’daki bu patrikhaneyi kurduğu varsayılan havari. Şimdi bir başka husususun altını çizmek gerekli; bir yerin patrikhane olabilmesi için ve o yerde bulunanların da patrik olabilmesi için o yerin mutlaka bir havari tarafından kurulmuş olması gerekiyor. Mısır’daki Kopti kilisesi, Kıbrıs, Şam Kilise’si Antakya yani, Kudüs Kilise’si, İskenderiye Kilise’si bunlar bizzat havariler tarafından kurulan kiliseler. İşin püf noktası burada,  İstanbul’da o tarihlerde kilise falan yok. Doğu Roma İmparatorluğu var ve hiçbir şekilde de bir havari buralara gelmiş değil. Fakat Kostantin döneminde ne yapıyorlar? Diyorlar ki Aziz Andre rüyasında İstanbul’da bir kilise kurduğunu görmüş işte onun adına bu kiliseyi yapıyoruz diyorlar. Yani gerçekte Aziz Andre gelipte burada kilise kurmuş değil. Şimdi bırakı ekümenikliğini bügün kü  adamcağızın kullandığı patriklik sıfatı bile külliye sahte. Yani bir hurafe üzerine bina edilmiş mesnetsiz bir patrik ve patrikhane var ortada. Şimdi burada önemli bir husus daha var. Bu Aziz Andre denilen kişi Vatikan’ın kurucusu sayılan Aziz Peter’İn büyük ağabeyi. -Bu ağabey kardeş ilişkisine dikkat- İşte Vatikan’la Fener Rum Patrikhanesi bu kıyaslamadan dolayı adeta iki kilise arasında ‘’ağabey-kardeş ‘’ ilişkisine giriyorlar. Anlatabiliyor muyum…

‘’X ‘’ İŞARETLİ HAÇ NEDİR?..

-          Bunlar kurt biz kuzu bunlarda bizi yiyecekler ya bahane sudan (!) Ayasofya’da kardeş peki?..

-          Ayasofya bu işin merkezi. Zaten gittiğiniz zaman içinde Aziz Andre haçlarını görürsünüz. Aziz Andre haçı bizim bildiğimiz o klasik haçtan değil ‘’X ‘’ işareti şeklinde bir haçtır. Onun üzerinde bu şekildeki bir çarmıhın üzerinde Aziz Andre öldürülmüş, öldürmüşler rivayet böyle. Haliyle de Ayasofya’da bu haçlar önemli yer tutar. Aziz Andre, az önce söylediğim gibi Vatikan’ın kurucusu kabul edilen Peter’in büyük ağabeysi. Peter’in merkezi Vatikan,  Ayasofya’da haliyle kardeşi Aziz Andre’nin. Peki Aziz Andre Ayasofya’yı mı kurmuş?..  Hayır. Buna rağmen bu iki kilise arasında kardeşlik bağı kuruluyor. Oysa Ayasofya yasalar itibariyle İmparator Kilisesi, Bu adamların babasının malı değil yani. İstanbul’un fethine kadar geçerli olan yasalar ki o zaman dünyanın geçerli olan yasasıdır bu, ‘’Bir ülke bir başka ülkeye hakim olduğu takdirde oranın kralına ait olan eşyalar , hakim krala geçiyor. Oranın dinine ait olan yerler de buna dahil’’. Şimdi 1453’ten itibaren enteresan bir olay gelişiyor. Nedir? Bir dinin en üst temsilcisini başka bir dinin yani İslam Dininin bir din adamı değil de padişahın tayin etmesi olayı. Şimdi bu Ortodoksluğa ve Hıristiyanlığa aykırı bir olay. Biliyorsunuz; İstanbul fethedildiği zaman patrik sırra kadem kaçtı onun yerine Fatih Sultan Mehmet Han kendisinin tayin ettiği bir kişiyi patrik yaptı. ‘’O dönemden beri Rus Kilisesi diyor ki, Hıristiyan bir İmparator tarafından tayin edilmemiş olduğu için biz bu patrikhaneyi tanımıyoruz. Bundan dolayı Ortodoksluğun merkezi biziz.’’ .Amerikalılar’da buna cevaben ;  hayır bizim dış ilişkilerimiz ve stratejilerimiz itibariyle biz Fener Patrikhanesinin Dünya Ortodokslarının lideri olduğunu kabul ve beyan ediyoruz. ‘’Ben ne dersem o olur’’ mantığı bu..

KİM BU 6 YUNANLI METROPOLİT!..

-          ‘’Ben ne dersem o olur’’ mantığı bu..

-          Aynen öyle. Ben ne istersem o olur. Tarih bile bana göre yazılır dayatması bu. Şunu demeye getiriyor; ‘’1453’te ne olduysa oldu o beni ilgilendirmiyor’’. Bu Patrikhaneyi ben tutuyorum, bu patrikhane benim patrikhanem, ben bu patrikhaneyi ne yapacam ; ‘’Rus Ortodoks Kilisesine karşı ve Rusya’ya karşı Kafkaslarda, Ertasya’da her tarafta kullanacam kardeşim’’ Ve özelikle de Türkiye’nin üzerinden planlarımı gerçekleşmesi için, bölünmesi için de kullanacam  Bu sene Şubat ayında bildiğiniz gibi Sen Sinod’unun (Patrikhane Meclisi) 6 tane üyesini bu patrik tayin etti. Bu mecliste 12 metropolitin tamamının Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı  olması gerekiyor!!!  Fakat patrik dedi ki, ben dedi 6 yabancıyı tayin ediyorum dedi ve yaptı. Şu anda Patrikhane meclisinde 6 tane yabancı metropolit var. Burasına çok dikkat edin lütfen! Bizim yaptığımız tahkikata göre bu 6 metropolitinde 6’sı da Yunanlı. Hepside kamufle edilsin diye Yeni Zelanda veya Finlandiya pasaportlu. Bir tane de Demekyus adında Amerika pasaportlu var. İşte esas proje bu bir süre sonra biliyorsunuz bu 12 kişilik metropolitten biri seçilecek.

HAZIR OLUN AMERİKALI
YUNAN ASILLI PATRİK GELİYOR…

-          Buna Ruhban okulu da dahil…

-          Benzer şekilde Sen Sinod (Patrikhane Meclisi) içinden bir metropolit tarafından yönetiliyor. Şimdi bakın ne olacak : Amerikalılar diyecekler ki ‘’Bu Patrik işe yaramıyor çekilebilir. Ve patrik kendi isteğiyle yeni bir oyuncuya yer açmak için kızağa alınmayı kabul edecek. ‘’

-          Bu aralar hakkında açılan davalar da bu işin bahanesi mi?..

-          Tabii, tabii bu davaları durup dururken açtırmıyorlar.

-          Yani bayrağı devretmek üzere

-          Yaşa… Şimdi Amerika pasaportlu Yunanlı Demekyus’u Patrik seçtiniz siz ne yapacaksınız?.. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bu adamın Lozan’a ve ilgili Türk yasalarına göre Türk vatandaşı olma zorunluluğu durumu var. Amerika bu defa diyecek ki, hiç dinlemem bir kere burası EKÜMENİK PATRİKLİK tıpkı Vatikan’da nasıl bir Alman bir Polonyalı Papa olabiliyorsa burada da  bir Amerikalı bir Yunanlı patrik olabilir denecek.

-          Desenize bu Patrikhane, aleni olarak dilediği gibi Amerikan Strateji Merkezi gibi hareket edebilecek. Engelleyebilene aşk olsun…

-          İşte senin de zamanında yazdığın o bir yazında bahsettiğin ‘Devlet İçindeki Devlet’ olma meselesi o zaman nihai adımlarını atmaya başlayacak.


NEREDE BENİM EKÜMENEM…

-          Nedir bu adımlar hocam…

-          Şimdi tüm yasal engellemelere rağmen bugünkü hükümet dedi ki, ‘Bizi Avrupa Birliğine alacaklar, çok büyük baskı var üzerimizde onun için biz bu ekümeniklik meselesini kabul edelim’’ Peki bu adamın ekümenikliğini kabul ettiğiniz zaman ne olacak? Adam diyecek ki bakın şimdi beni Ekümenik olarak kabul ediyor musunuz.. EDİYORUZ(!)  Türkiye Cumhuriyeti devleti bana böyle bir sıfatı kullanma hakkı veriyor mu. VERİYOR(!) Bitti teşekkür ederim diyecek. Ardından da nerede benim EKÜMENEM diyecek. Öyle yaa. Akabinde de ‘’ Şimdi ben Ekümenik oldum, benim hükmüm nerede geçecek’ derler adama! Sen ona bir yer göstermek zorundasın. Gene ortaya bir kısım diyalogcular çıkacak ‘’Aman Efendim üç-beş dönüm yer versek ne çıkar’’ diyecekler. Ahmet Hakan’da bu konuyu destekleyecek yazılar yazacak , ‘’Diyecek ki efendim bundan ne kadar da korkuluyor. Nedir bu Aytuç Altındal’ın korkusu…’’  Tabii böyle aklı evveller Türkiye’nin başına neleri getireceğini enini sonunu bilmeyen strateji ve istihbaratı bilgiden yoksun cahil insanlar. Şimdi bu ekümeniklik patriklik bir süre tespitini yaptığı mülk ve arsaları bir bir isteyecek. Bir süre sonra da geçip karşınıza diyecek ki, ‘’Bakın Beyler burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kanunları geçmez’’. Niye diye sormanızı bile beklemeden ağzınıza tıkıştırır lafı: ÇÜNKÜ BEN EKÜMENİĞİM!!! Aynı Vatikan’da olduğu gibi.

-          Haliyle Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’nın kontrolü buradan yapılacak. Her türlü ajan ve provokatörün akademisyen, araştırmacı, papaz vs. kamufle kimliklerle hareket edebilecek. Halihazırda ‘’İstasyon…’’

-          İşte diyecek ki burada benim yasalarım geçecek. Benim yasalarım dediği ne Hıristiyan şeriatı. Peki Müslüman şeriatının geçmesi mümkün mü TÜRKİYE’de. YASAK! Heee. Demek ki burada Hıristiyan yani Justiyen kanunları geçer diyecek. Burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir tek memuru kapıdan içeri giremez ben istemeden diyebilecek. Niye, çünkü burası senin yasalarına tabii değil. BURASI HIRİSTİYAN İÇ HUKUKUNA TABİ BİR YER! Bundan sonra ki adımlar bu işte.

-          Tabii bu arada Lozan kararları da çöpe atılmış oluyor.

-           Evet, Bakın Lozan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş belgesidir ama Amerika bunu kabul etmiyor. Haliyle bugünkü sınırlarımızı da kabul etmiyor. Senin sınırlarını kabul etmediği için orada taşeron Kürt devletini kuruyor. VE SANA DA DİYOR Kİ; SENİN SINIRLARIN DA GARANTİ DEĞİL…

-          Güneydoğu Anadolu topraklarını kastediyor..

-          Irak’ın kuzeyinde İngiltere olsa İngiltere’yle meselen belli. İngiltere o sınırları kabul etmiş mecburiyeti var bir yerde . Amerika o sınırları kabul etmemiş durumda bu bir.  Bir de diyor ki senin Ermenistan S sınırlarını da kabul etmiyorum.

-          Geriye’de kara sınırı olarak ne kalıyor ki…

İSRAİL MAŞASI AB VE ABD ELİYLE
K. IRAK’TA KUKLA DEVLET…

-          Ben de onu söylüyorum. Şimdi demek ki Avrupa Birliği ve ABD birlikte otluyor. Bir defa, Irak’ın kuzeyinde kukla bir devlet kuruluyor. Bu kukla devleti kurdurtan kim İSRAİL. Burada SİYONİZMİ  İYİ GÖRMEK GEREKİYOR. 1933’ten bu yana İsrail özellikle o bölgeye yoğunlaşmış durumda. 1961’de İsrail Cumhurbaşkanı İZAK LEVİ resmi yalan açıkladı:  ’Kürtler bizim kaybolmuş 13. kabilemizdir’’ dedi, Barzani ve Talabani’yi kastederek. Bu Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani 1961’den bu yana CIA’nın emrinde çalışıyor. Oğlu Mesut Barzani direkt patronla yani İsrail İstihbarat Enstitüsü MOSSAD’la birlikte çalışıyor. Orada o kukla devletin kurulmasını temin eden İSRAİL.. Niye, çünkü İsrail bir Müslüman devletinin ortasında kendini hapsedilmiş küçük bir ada gibi hissediyor. ERMANİSTAN VE KENDİ DEVLETİNDEN SONRA İslam Aleminin kaşbine ÜÇÜNCÜ BİR HANÇER sokulmadıktan sonra İsrail’in güvenliğini temin edemezsiniz.  Şimdi Irak’ın Kuzeyinde kukla bir devlet kurdunuz. Buraya dikkat ‘’ O devlet NATO dışı bir devlet’. NATO dışı bir devlet demek uluslararası silah anlaşmalarına tabi olmayan bir devlet demek. Şimdi İsrail oradaki cahillerin ne olduğunu anlayamadığı 8 tane füzeyi TÜRKİYE ve diğer Müslüman devlet topraklarına karşı yerleştirmesinin önünde kim durabilecek!


BURNUMUZUN UCUNDA
NÜKLEER BAŞLIKLI FÜZELER!

-Haliyle bunlar imha gücü çok yüksek nükleer başlıklı füzeler…

-Nükleer başlıklı füzeleri getirip K. Irak’ta kurulacak o kukla devlete konuşlandıracak. Uluslararası yasalara göre hiçbir engelle de karşılaşmadan. Çünkü NATO’ya bağlı topraklar değil; haliyle şartlarına da uymak zorunda değil…

- Bağlı olan Çekiç Gücü de gördük…

-Bravo… Şimdi füzeleri oraya getiren İsrail diyecek ki, ‘’Ben askeri bakımdan destekliyorum. Oraya da 8 tane nükleer başlıklı füze koyduğun zaman ‘’İRAN, SURİYE, TÜRKİYE, LÜBNAN’’ BİTTİ..  Vehameti ANLADINIZ MI? Üstelik bundan sorumlu olan da kim olacak?! İsrail mi? ‘’Aaa oradaki Kürt General paniğe kapılmış ateşlemiş HAY ALLAH KAHRETSİN! ..’’  deyip, o kürdün kellesini yiyecekler. Gerisi tuz buz. İşten sıyrılan ve işini gören kim İSRAİL. Böylesine bir tezgah adım adım işliyor!..

İŞİN BİR DE ŞAM AYAĞI VAR!

- Konuyu toparlayacak olursak; Fener Patrikhanesinde kardeş Ayasofya’ya ve K. Irak’ta kurulmaya çalışılan kukla devlete kadar bütün taşlar İSRAİL’İN GALA FİLMİ için sistematik olarak döşeniyor…

- Fener Patrik hanesi’nden başlayarak hepsinin bu şekilde müşterek bir rolü var. Vatikan benzer bir şekilde 4 sene önce Şam’da ilk defa bir Katolik Kilisesi açtı.

- Bir de bu işin Şam ayağı var yani…

-Evet. Hafız Esad’ın izniyle. Bir de güvence verdiler Suriye’ye. ‘’BİZİM İŞİMİZ SURİYE İLE DEĞİL; IRAKTAKİ KÜRTLERİN KORUNMESI MESELESİDİR’’. Onun için biz bu kiliseyi açıyoruz dediler ve gerçekten sadece Irak’taki Kürtlere yönelik olarak faaliyet gösteren bir kilise. Anlayacağınız bu çerçevede Fener Patrikhanesinin yeri ve rolü, Ayasofya’la ilgili yeni planlar yürürlükte. (Ayrıca, Ben Sovyetlerde bulunduğum zaman bugünde hala patrik olan ikinci Alekse ile görüşmüştüm. Ayasofya’yı 17 sene önce ona sordum. Dedim ki, Ayasofya size ne ifade ediyor?.. Çok önemli bir cevap verdi: dedi ki, Kabe Rus çizmesi altında olsaydı ne hissederseniz, bizde Ayasofya’nın üstünde o bayrağı gördükçe onu hissediyoruz. ) Dolayısıyla Ayasofya’nın sembolik anlamı yeri ve rolü TÜRKİYE için ölümcül hususlardan biridir. İkincisi orası bir müzedir daha da önemlisi FATİH SULTAN MEHMED HAN tarafından bizzat parası da ödenerek alınmış olan bir TÜRK TOPRAĞIDIR!!!

ÖLÜMCÜL 13 MADDE VE İSMAİL CEM DÖNEMİ

-          Bir de Vakıflar yasasında oynamalar yaptırarak ülke topraklarında üsler inşa etmeye başlama meselesi var..

-          Yaklaşık 3000 kadar eski kilise yeri tesbit ettiler. Başta senin memleketin TRABZON olmak üzere. Bu iş nereden çıktı. Bu kararlar İSMAİL CEM’in Dışışleri Bakanı olduğu PAPADOPULOS Türkiye’ye geldi dedi ki  PATRİKHANEYLE ilgili 13 madde hazırladık dedikten sonra, bu 13 maddeyi İsmail Cem’e teslim etti. İşte bu 13 maddenin içinde bugün karşımıza çıkan bu meselelerin hepsi var. Bugün bunların hepsi de yaşanıyor.


FRANSIZ İSTİHBARATINDAN DERS ALINMALI

-          Şimdi hocam bunca konuştuğumuz konu tek bir kapıya çıktı. SİYONİZMİN ‘’Tek Dünya İmparatorluğu’ Gerek AB, gerek ABD ve paryaları eliyle yürütülen binlerce yıllık sinsi politikalar sonucu bu. Bence  anlattıklarınız da bunu tezimi destekliyor. Sizce doğru bir tez mi bu?.. ,

-          Doğru… Müşterek çalışmaların sonucu bu. Peki neden müşterek, bakın Rus Kilisesi Fransa içinde çok etkilidir . Yani Rus Ortodoks Kilisesi Fransa’da etkilidir bu kilise değil. Finlandiya, Belçika’da etkili. Oradaki Ortodoks Kiliseleri Ruslara bağlı. Şimdi Amerika bu durumu görünce diyor ki, Fransa’nın içinde Rusya’nın ayağı var. Yani Rusya’nın bir ayağı Fransa’nı içinde. Eee Amerika’nın hiçbir yerde bu şekilde bir ayağı yok. Onun için Fener Patrikhanesi üzerinden bu şekilde ayaklar oluşturuluyor. Ayrıca Rusya’nın Fransa içinde ayağı olduğu iki ay önce Fransız İstihbarat Teşkilatı tarafından İç İşleri uyarılarak belirtildi. Bu Gizli İstihbarat Raporunda diyorlar ki, ‘’Rus Kilisesi burada seçimler de dahil olmak üzere her olayda etkililer ve bu etkiyi de gitgide artırıyorlar. Bunun için de Rus turistleri de kullanıyorlar diyorlar’’. İşte bir yandan da bunun kırılması gerekiyor. İşte aynı zamanda bunu kırabilecek güç Fener Rum Patrikhanesidir. Bu Aytunç Altındal’ın tesbiti değil. Fransız Gizli İstihbarat Teşkilatı’nın raporunu söylüyorum ben size.

-          O zaman Rusya’nın uyguladığı bu stratejinin benzerini ABD ve AB üzerinden yürütüyorlar diyebiliriz… Patrikhane-Ayasofya ve Şam’daki kiliseler vasıtasıyla…

-          Evet. Burada dikkat edilmesi gereken FENER PATRİKHANESİNİ TÜRKİYE İÇİNDE KOLLAYAN VE KORUYAN GÜÇ NEDİR? Diye baktığınızda karşınıza MASON LOCALARI çıkıyor. Türkiye’deki masonlar Fransız masonlarının emri üzerine – bizdekiler emir kuludur-


’PATRİKHANE ÜÇ HOLDİNGİN VE
MASON LOCALARININ KORUMASINDA’’

-          Ki bir büyük holding de dahil olmak üzere…

-          Bir değil üç büyük holding dahil olmak üzere Türkiye’de Fener Patrikhanesini korurlar…

-          Peki Avrupa Birliği’nin sözde adaylık sürecinde Türkiye’ye vermeyi öngördüğü fonlar için ‘’Propaganda için yapılacak fonlar’’ olduğu ifade ediliyor, doğru mu bu beyanlar?

-          Doğru… Buda Türkiye’de sivil toplum örgütü adı altında daha evvelden örgütlendikleri yerler var. Melse İnsan Hakları Derneği. Bura iki satır da Adalet Ağaoğlu’na söylemek gerekiyor. Şimdi bu vatandaş kurucu üyesi olduğu bu dernekten bölücü faaliyetler yaptıkları için ayrıldığını söylerken, bunu Emil Galip Sandalcı’yı  görevden uzaklaştırdıkları zaman bunu anlamıştım diyor. O zamandan beri bu iş kötü gidiyor diyor. Emil Galip çok değerli bir gazeteciydi. Nitekim kalp krizi geçirip genç yaşta öldü. Bu adamcağız öleli 10 sene oldu Adalet Ağaoğlu bu durumu 10 senede mi ancak fark edebildi . O düşürüldüğü gün anlamış bir insan nasıl on sene bekler. Bunu şunun için hatırlattım yok kadın sağlığı, yok efendim insan hakları vs. Bunlar istihbarat kaynaklarının da çok iyi bildiği gibi 5. kol faaliyetlerini kapatmak için masum halkın kullanıldığı yerlerdir.

            PAPA KİTABIYLA 217 MİLYON
TÜRK DÜŞMANI ÜRETTİ...

-          Hocam masanızın üstündeki kitabı merak ettim…

-          Kitabı adı Kriz Dönemindeki Değerler … Şimdi bu Papa Ratzinger 16. Benediktus’un bir ay önce piyasaya çıkan kitabı. Kitap bu papanın TÜRK düşmanlığını göstermesi açısından ilginç. Adam daha kitabın önsözünde ‘’AVRUPA BİRLİĞİNİN EN BÜYÜK PROBLEMİ TÜRKİYE’’ diye başlıyor. Daha giriş bölümünün dördüncü satırında bunu diyor. Ayrıca bizim için ‘’Bunlar İslam alemine ait olduklarını söyleseler de gerçekte o medeniyeti de temsil etmezler’’ Burada Araplara şirin gözükerek diğer İslam alemime karşı bizi yalnız bırakacak sinsice kelimeler kullanıyor. Akabinde de bunlar diyor ‘’Üstelik laik olduklarını söylüyorlar. Demek ki İslamla da bağlarını kestiler’’ . Şimdi bu ifadeler sadece bu adamı bağlasa sorun değil ‘’Dünya’da 217 milyon Katolik bu adamın ağzından çıkan tek kelimeye bakıyor’’. Üstelik bu adam  ne derse onu yapmak zorundalar, yoksa Katolik olamazlar. Şimdi 217 milyon kişi bunu okuduktan sonra TÜRKİYE Mİ, Avrupa Birliğine. asla giremez diyorlar…
 

BAŞÖRTÜSÜ KAREN FOGG’LA
 MANİPÜLE EDİLDİ…

-Şimdi yeri gelmişken şunu da değineyim Türkiye’deki bir çok sorunun temeli ‘’çarpık laiklik’’ anlayışı. Türkiye’de laiklik baş aşağı duruyor. Bunun ayakların üzerine oturtulması gerekir. ‘’TÜRKİYEDE LAİKLİK NASIL OLABİLİR SORUSUNUN CEVABI? Bir daha sekülerlikle; sekülerizmi ayrı tutmak gerekiyor. Avrupa’da sekülerizm belli kesimde var. Ama Türkiye’deki laiklik modeli Fransız modeli. Türkiye’deki Fransız modeli dar geliyor TÜRKİYE’ye. Bizzat Osmanlı döneminde din adamlarının başlattığı bir sekülerleşme var. Dünyevileştirme var olayları. Mesela Abdülhamid Han’ın kız okullarını açışından tutun, sağlık alanında yaptıklarına kadar hepsi din dışı unsurlardan oluşmuştur. İşte Osmanlı tipi dünyevi yapılanmadan Fransız laisizmine geçildi, Bu Fransız laisizmi de o günden bu güne Türkiye’nin başına dert oldu. Şimdi başını örten her insan suçlu duruma getiriliyor. Böyle bir şey akılla izah edilir değil. Başını örten her insanı başka bir şeyin sembolünü kullanıyor gibi görürsen haliyle gözünüze suç unsuru gibi görünür. Türk kadını geleneksel olarak başını örter. Ha birde daracık elbiseler giyen, takmış takıştırmış, eller ojeli yüz boya küpüne düşmüş tipler onlar başka. O doğrudan doğruya ilgi çekmek amacıyla yapılan bir olay yani. Bunun dini bir yanı nasıl yoksa samimiyetle bağlanmış başörtüsü olayını da bu şekilde ele almamak lazım. Kadıncağızın oğlu orduevinde evleniyor, başı bağlı diye içeriye alamıyormuşsunuz . Bir diğeri çocuğunun diploma törenine katılacak hakeza aynı vahamet. Peki bunun müsebbibi kim?.. Türkiye’de bunun müsebbibi mason psikolojik propaganda locaları”. Dikkat edin Türkiye’deki başörtüsü son yıllarda Karen Fogg’la sorun haline getirilmiştir. Karen Fogg’la maniple edilen, toplumsal problem haline getirilen bir eylemdir.



Dönem itibariyle Patrikhaneye çektiğim,
Uzun görüşmelere rağmen cevap  alamadığım faks hala cevap bekliyor:

                                                                                     11. 08. 2005                                                                                 


Fener Rum Patrikhanesi’nin Dikkatine...

Malumunuz veçhile Türk kamuoyu Fener Rum Patrikhanesi ve çalışmaları hususunda doğru veya yanlış iletişim kaynakları tarafından sürekli olarak bilgilendiriliyor. Bunun tarihi bilgilendirme yönü bir tarafa son yıllarda sıkça yazılan “Başta Ekümeniklik olmak üzere; Ayasofya’nın kilise olarak açılma teşebbüsleri, Haliç kıyısındaki mahallerin yani Kostantiniye dediğiniz yerlerin Avrupa Birliği fonları üzerinden restore edilmesi, Heybeliada Papaz Okulu, Büyükada’daki Yetimhane, Vakıf arazileri...” gibi pek çok konu Patrikhane’nin direkt ağzından cevap beklemektedir.

Biz gazeteciler ve araştırmacılar dahil hiç kimse bu konuyu yerinde araştırma lüzumu hissetmemiş olacak ki, Bartalemeos  ve yakın çevresiyle yukarıdaki konularda detaylı bir mülakat şimdiye kadar gerçekleştirildiğine rastlamadım.

Sayın Bartemeos’ta lütfederlerse hem şahsım hem de halkımız hiçbir yanlış bilgilendirmeye, dezinformasyona tabii olmadan kendi özgür  kamu iradesini oluşturabilmek amacıyla bir mülakatta bulunmak istiyorum.  Şimdiye kadar bir çok habere, yazı dizisine, röportaja objektif bir bakış açısıyla imza attığım kanaatindeyim. Karşısında olduğum insanların dahi takdirini kazandım. Şahsım hakkında yapacağınız tahkikatta da buna şahit olacaksınız...

SORULARIMIN BİR KISMI...

1- Patrik Athenegoras’la karşılaştırılmanızın sebebi nedir? Zira onun yarım bıraktığı stratejilerini takip ettiğinize dair bir takım kanaatler var...

2- Ayasofya’nın sürekli olarak yurtdışından bir takım kutsal emanetlerle takviye edilmesinin sebebi nedir? 

3- 28/30 Kasım 2005’te Türkiye’ye gelmesi planlanan Papa 16. Benedikus’un Ayasofya’nın müze olmasına rağmen daha önce Papa VI.  Paul’ün yaptığı gibi kanunlarımıza göre yasak olmasına rağmen bir kiliseymiş gibi dua edeceği; böylelikle Avrupa Birliği Parlamentosu ve Kıbrıs Rum kesiminde başlatılan Ayasofya Kilise olsun  kampanyalarının  deklere edileceği şeklindeki iddialar hakkındaki görüşünüz?

4- Kilisenizin  yine bağlı bulunduğunuz konsey tarafından 1971 yılında kapatılan Heybeliada Papaz Okulu’nu, niye tekrar açmak istiyorsunuz?Değişen ne?..

5- Sinod Meclisine seçilen 6 Metropolitin Türk vatandaşı olmadığı dikkat çekmesin diye başka ülkelerden pasaport almış aslında köken itibariyle hepsinin de Rum asıllı papazlar olduğu belirtiliyor..

6- Sayın Bartelemeos’un mal varlığıyla ilgili menfi  iddialar niye bir anda servis edildi. Bir rivayete göre kendilerinin  görevden alınacağı  yerine tıpkı Amerika’dan gönderilen Athenagoras’ın da olduğu gibi  Amerika Pasoportlu özel bir papazın getirileceği ifade ediliyor?..

7- Niye Ekümenim deyip George W. Bush’un tahsis ettiği uçaklarla dolaşıyorsunuz. Oysa Rus Ortodokslar sizi tanımıyor. Putin dahi geldiğinde iltifat göstermedi. Bu ikiliğe rağmen niye...

8- Rusya’ya rağmen Amerika’nın açık desteğini alıyorsunuz. ABD’nin size olan bu ilgisi kamuoyunda Fener Rum patrikhanesi Evalengelist yani Judaist-Hıristiyanlığın Üssü haline getiriliyor kanaatini kuvvetlendirmiyor mu?..

9- Büyük Ortadoğu Projesi’ne ilginiz nedir?..

10- Patrikhanenin bir havari tarafından yaptırılmadığı haliyle sizin patrik; bu kilisenin de Patrikhane olamayacağı bizzat bir takım Hıristiyan cemaatleri tarafından dile getiriliyor. Bu konudaki açıklamanız...

11- Türkiye’deki misyonerlik faaliyetleri uzmanları; Patrikhanenin Mason locaları ve 3 Holding tarafından koruma altında olduğunu iddia ediyorlar, cevabınız..

12- Papa 16. Benedikus Türkiye’ye gelecek olmasına rağmen piyasaya çıkan kitabında Türklere hakaret ediyor. Kendisine bağlı 217 Milyon Katolik hakeza milletimiz hakkında menfi düşünmeye yönlendiriliyor, karşılamaya hazırlandığınız toprak TÜRK toprağı “Barış-kardeşlik-dostluk” çağrıları ne kadar tutarlı olacak...
                                                                                 
HAKAN YILMAZ ÇEBİ
                                                                                  HALK BİLİMCİ
                                                                                  Gazeteci-Yazar                                 

1 yorum:

  1. How to Play Baccarat - Wilshire Downs Casino
    Baccarat is the closest game worrione of the หารายได้เสริม traditional table game to it. When a card is dealt, the player who plays the For example, if 메리트 카지노 쿠폰 a dealer plays the American Indian

    YanıtlaSil